Ahmet Ümit: Artık ciğerim yanıyor, ‘Yırtıcı Kuşlar Zamanı’nı yazmak zorundaydım!

2024-10-18 599

İstanbul sokaklarına sinmiş puslu bir hava ve bu kez daha umutsuz, daha öfkeli bir Başkomser Nevzat. Ahmet Ümit’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Yırtıcı Kuşlar Zamanı adlı yeni romanı, okurlarıyla buluştuğu andan itibaren büyük ilgi gördü. Nevzat’ın hayatındaki derin travmalar, adalet arayışı ve toplumun içinde bulunduğu sosyal çöküş bu romanda ön planda. Ancak bu kez bireysel trajedilerle toplumsal çöküş çok daha yakıcı bir şekilde yansıtılıyor.

Roman, Nevzat’ın karısı ve kızını kaybettiği patlamanın ardındaki sırları çözme çabasını ve intikam duygusuyla çelişkili olan, adalet arayışını konu alıyor. Nevzat, geçmişin travmalarıyla yüzleşirken, İstanbul’un yeraltı dünyasındaki metamfetamin ticareti ve mafya düzeniyle savaşıyor. Uyuşturucu baronlarının etkisi ve ahlaki çöküş, Türkiye’nin bugünkü gerçeklerine ayna tutuyor.

Ahmet Ümit’le birçok kez röportaj yaptım ve her seferinde bir kez daha anladım ki, Başkomser Nevzat maceraları yalnızca bir polisiye değil; toplumun derin yaralarına dokunan, sorgulatan ve sorgulayan bir seri. “Ülke bu durumdayken başka bir şey yazamazdım, içim yanıyor” diyen Ümit, bu sözleriyle hepimizin duygularına tercüman oluyor. Yazarla, Nevzat’ın karanlık dönüşümünü, İstanbul Sözleşmesi’nin toplumsal önemini, gündemden düşmeyen yaralayıcı olayları, uyuşturucu salgınını ve toplumsal çöküşü derinlemesine ele aldık. Sohbetimizi, Ümit’in İstanbul Sözleşmesi'ne dair şu çarpıcı vurgusuyla noktaladık: “İstanbul Sözleşmesi'ni derhal yürürlüğe koymamız gerekiyor. Yasalar daha ağır olmalı, kadınların hakları güvence altına alınmalı. Pozitif ayrımcılık zorunlu.”

Free Traffic Exchange