Terapi merkezinden görüntü
-Hasta tedavisinden görüntü
-Melek Demir röportaj
-Genel ve detay görüntüler
( DİYARBAKIR -ÖZEL) DİYARBAKIR
- Psikolog Melek Demir sınav kaygısının tamamen sağlıksız bir durum olmadığını, bunun kişiyi belirli seviyede başarıya götürebileceğini söyledi.
Diyarbakır'da bulunan Persona Psikoterapi Eğitim ve Danışmanlık Merkezi psikologlarından Melek Demir, öğrencilerin sınav kaygısı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Sınav kaygısı olan öğrencilerin sınava son bir ay kala psikologlara geldiklerini kaydeden Demir, sağlıklı bir tedavi için 6 ay öncesinden danışmanlara başvurmaları gerektiğini ifade etti.
Sınavda öğrencilerin başarılı olup olamamalarının sevilmeyle ilişkilendirilmemesi gerektirdiğinin altını çizen Demir, “Sınav kaygısı dediğimiz durum, psikolojik rahatsızlık olarak geçmese de diğer psikolojik rahatsızlıklara benzer. Örneğin bir panik atak, kaygı bozukluğu, köpek ve kedi korkusu nasıl yaşanıyorsa sınav kaygısı dediğimiz olguda aynen o şekilde yaşanmaya başlıyor. Sınav kaygısı esnasında kişilerde başarısızlık hissi, yargılanacağı doğrultusundaki olumsuz duygular, başarısızlık hissinin vermiş olduğu kendini küçük görme veya hayata tek tutunduğu dal olarak sınavı görmek bu dalı kaybetmek korkuları gibi duyguları da yaşar. Bu tür sınav kaygısı yaşayan çocukların ailelerinde mükemmeliyetçilik fazlasıyla vardır. Eğitime vermiş oldukları değerin çok yüksek olmasından kaynaklı olarak da ortaya çıkan sonuçlardır aslında. Yargılanmak, sevilmemek, insanlar tarafından başarısız görünmek, başarıyla toplum içerisinde kendini ispat edebilme hissi gibi duygular yaşanmaya başlıyor” dedi.
“Sınav kaygısı tamamen sağlıksız değil” Sınav kaygısının aslında tamamen sağlıksız bir durum olmadığını vurgulayan Demir, şöyle devam etti: “Aslında kişiyi birazda başarıya götüren burgulardan biri. Fakat her şeyde olduğu gibi kaygının da bir tık fazlası kişiyi başarısızlığa götürür. Bu da kişinin tamamen depresyonik boyutta yaşam kalitesini etkileyecek şekilde, hayatını kaybedecek şekilde duyguları yaşatmaya başlar, hatta intihara kadar götürebiliyor. Öğrencilerin sınava en fazla 1 ay kala, sınav kaygıları daha çok artığında başvurular çoğalmaya başlıyor. Tedavinin belli bir süreci var ve bu süreç içerisinde son bir ay değil, tedavinin verimi için 6 ile 2 ay arasında gelinmesi gerekir. Eğer kaygı çok yüksek ise bilimsel davranış tedavisi dediğimiz yöntemler var. Bu yöntemi uygulayabilmemiz için belli bir süre var. En etkili ve en hızlı olan yöntemler örneğin ilaç tedavisi gibi tedavilerin bile etki ettiği süre var, minimum 1 ay, ilacın etkisini gösterme süreci. Psikologlar, bunun için kombine çalışmalar yürütebiliyor, tabi bunun altında birçok sebepte çıkıyor. Bunla alakalı hem psikoterapi hem de gerekirse ilaç tedavisi aynı şekilde gidebilir ve tamamen sınav kaygısını bitirmek değil, daha sağlıklı düzeye getirmek için çalışmalar yapılabiliyor. Sınav kaygısını tamamen sıfırlar ise kişi tamamen umursamama, rahat etme gibi duygulara kapılır, bu tür duygular yaşanmaması için belli bir dozaja indirmek ve verimliliği artırmak gerekir. Yaş konusunda özellikle, lise öğrencileri yani ergen gurubu içerisinde kaygılar daha fazla oluyor. Üniversite geçme süreci mesleğin ve hayatın dönüm noktası olması ile ilgili. Çocukların sınavda başarılı olup olamamaları sevilmeyle ilişkilendirilmemesi gerekir. Genelde çocuğumuzu seviyorsak koşulsuz, her şeyini kabul edip kıyaslamaya girmemiz gerekiyor. Bu noktada tam tersi çocuğu motive etmiyoruz, motivesini bozuyoruz, kendine olan güvenini yitirtiyoruz.”
http://beyazgazete.com/video/webtv/saglik-6/uzmanlardan-sinav-kaygisi-uyarisi-793672.html