- Camiden görüntü
-- Tentelerden görüntü
-- Detaylar
( KAYSERİ ) KAYSERİ
- 1135 yılında Danişmend Hükümdarı Melik Mehmet Gazi tarafından yaptırılan ve Kayseri’nin en eski camisi olma özelliği taşıyan Cami Kebir’in kapı üstlerine tente yapıldı. Danişmendlilerin üçüncü hükümdarı olan Melik Mehmet Gazi tarafından 1135 yılında yaptırılan ve restorasyonlarla günümüze kadar ulaşan kentin en eski camisi olan Cami Kebir’in giriş kapıları üzerine tente yapıldı. 9 asırlık camiye yapılan tente ile ilgili Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğünden herhangi bir açıklama yapılmadı. Cami Kebir: Kayseri’yi kendine başkent yapan Danişmendliler’in üçüncü hükümdarı Melik Mehmet Gazi tarafından yaptırılmıştır. Bina yapılırken çevredeki yıkık Roma yapılarından taşınan sütun ve sütun başları kullanılmıştır. Üstü örtü ahşaptır. Binanın önündeki Melik Gazi Medresesi günümüze ulaşmamıştır. Medresenin kalıntıları 1960’lı yıllarda onarılmış ve günümüze ulaşmıştır. Orjinal ahşap minberi restore edilmiş, halde kullanılmaktadır. Orjinal ahşap kapısı ise Ankara Etnografya Müzesindedir. Cami 1206 yılında Melik Mehmet Gazi’nin yeğeni Selçuklu umerasından Muzaffereddin Mahmut tarafından tamir ettirilmiştir. Lale Devri’nde (1720-1730) depremle yıkılan cami Kayserili matbah ve Sur Emini Hacı Halil Efendi tarafından yeni baştan onarılmıştır. Yakın zamanda vakıflar fve halk tarafından onarımına devam edilmiştir. Ulu Cami, şehrin en eski ve büyük camisidir. Cami Kebir’in özelliği ise şöyle; İçerisinde kullanılan Roma ve Bizans mimarilerine ait sütunlardan dolayı eski bir kiliseden veya saraydan dönüştürüldüğü düşünülmekle beraber mimarı planı ve sivri kemer uygulamaları ile İslam mimarisine özgün bir eserdir. İçeride kullanılan sütun gibi mimari elemanların kullanımı da ülkemizde birçok camide görülebilmektedir. Ulu caminin ebatları, uzunluğu 47,5 metre ve genişliği ise 27 metredir. Caminin iki kubbesi vardır. Biri mihrabın önünde, diğeri ortaya inşa edilmiştir. Dikdörtgen şeklinde dört penceresi olan mihrap kubbesinin cami ile beraber yapıldığı düşünülmektedir. Ancak orta kubbe büyük bir ihtimalle sonradan eklenmiştir. Ulu Cami’nin de, Selçuklu camilerinde görülen orta alanın açık ve ışıklık olarak bırakıldığı mimari planlara göre yapıldığı düşünülmekte bu açıklığın sonradan kubbe ile örtüldüğü anlaşılmaktadır. Bu mimari planda camiler uzunlamasına yapılmış, orta bölümü açıklık olarak bırakılmıştır. Camide ayaklar ve sütunlar kemerlerle birbirlerine bağlanmışlardır. Bu kemerler ibadet yerinin kısa eksenine paraleldirler. Güneyde istinat noktalarını bağlayan kemerler ise binanın uzun eksenine paraleldirler. Tavanı 30 - 50 cm. çaplarına sahip çam kirişler taşımaktadır. Bu kirişler üzene kamış bir çit konulmuştur. Bu çitin üzerinde yakın bir zamana kadar topraktan kalın bir örtü örtülü iken son zamanlarda beton atılmıştır. Tavan yatay olduğundan yağmur sularının akması için gereken meyil toprak ve şimdi beton örtünün kalınlığının değişikliği ile elde edilmiştir. Kalınlık büyük eksen boyunca ortalama bir metredir. Taştan oluk ağızları dış duvarlara geçirilmiştir. Caminin içinden üzeri açık doğrusal bir merdivenle taraçaya çıkılır. Buradan minarenin şerefesine kadar varan helezoni bir merdivenle çıkılır. Cami mimarisi ile minare mimarisi arasındaki farklar minarenin sonradan yapıldığını göstermekte ve sonradan inşa edildiği anlaşılmaktadır. Ancak minarenin ne zaman yapıldığına dair herhangi bir kitabe veya kayıt yoktur. Bununla beraber bu minare Kayseri’nin en eski minaresi olarak kabul edilmektedir. Taştan dört köşe kaidesi olan minare, şerefeye kadar tamamen tuğladan örülmüştür. Yüksekliği 47 metredir. Şerefenin altında çini üzerine nefis bir Kufi yazı ile yazılmış fakat henüz okunamamış bir ayet vardır. (TB-AÖ-
http://beyazgazete.com/video/webtv/guncel-1/884-yillik-camiye-tente-yapildi-779338.html