Sunucu: Herkese merhaba. Yanımda Adnan Oktar (Harun Yahya)'ın başında olduğu önemli bir grubu temsilen tanınmış Türk beyin cerrahı Oktar Babuna var. Bu grup bütün dünyada kültürlü, akıllı, zeki oluşlarıyla, bilgi donanımlarıyla çok ünlü. Islam dini ve Kur'an'la ilgili görüşlerini yaymaya çalışıyorlar. Görüşleri her gün yaşadığımız terörle ilgili görüşlerden farklı. Evrim, Darwin teorisi, yaratılışla ilgili görüşleri de oldukça önemli. Çok dindarlar. Size iki özel soru sormak istiyorum. Bilimsel yönlerle ilgili fikrinizi ve ayrıca dünyanın geri kalan ülkeleriyle ve özellikle Rusya'yla ilişkilerinizi merak ediyorum.
Darwinizm’in bilim olmadığını düşünürken bilimsel motivasyonlarınız neler ve eğer bu teori bilimle ilgili değilse nedir? Din mi, felsefe mi?
Dr. Oktar Babuna: Biz bilimsel kanıtlara oldukça objektif olarak inanırız. Evrim anlamında gelen Darwinizm’in bir gerçek olabileceğini, canlı türlerinin rastgele ve yavaş yavaş başka canlı türlerine dönüştüğünü söylüyorlar. Darwin’in asıl söylediği şey bu: evrim. Örneğin balık, deniz hayvanlarının yüz milyon yıl içinde kara hayvanlarına, örneğin yılana, ve sürüngenlere dönüştüğünü söylüyorlar. Öyleyse geçiş türlerini görmemiz gerekiyor; bu çok mantıklı, değil mi? Yani, yarı-balık yarı-sürüngen, yarı-solungaç yarı-akciğer geçişlerini ve rastgele geçişleri görmemiz gerekiyor. Fakat mantıken ve bilimsel olarak bu mümkün değil, çünkü deniz hayvanlarında, balıkta herhangi bir değişim olsaydı, hayatta kalamaz, ölürlerdi.
Sunucu: Doğal seleksiyon yüzünden mi?
Dr. Oktar Babuna: Hayır, doğal seleksiyon yüzünden değil, ama eğer solungaçta bir kusur varsa, balık solunum yapamaz. Bunlar oldukça karmaşık organ sistemleri. Bu yüzden çalışabilmek için tam, mükemmel, %100 doğru olmak zorundalar. Bu yüzden geçiş formlarını görmüyoruz. Darwin bunu itiraf ediyor aslında. Hiç geçiş formunun olmadığını söyledi. Hiç, bir tane bile [geçiş formu] yok. Darwinizm’in kurucusu olmasına ve evrimin gerçek olduğu iddia etmesine rağmen, kitabında geçiş formlarının olmadığını itiraf ediyor. Geçiş formlarının olmaması demek evrimin olmaması demek elbette. Fosil kayıtlarına baktığımızda, geçmişte canlı türlerinin aniden ortaya çıktığını ve asla değişmediğini görüyoruz ve bu bütün evrimciler tarafından kabul ediliyor. İkinci konu ise, ki bu Darwinizm’e çok büyük bir darbedir, yaşamın şans eseri ortaya çıktığını iddia ettikleri için önce proteinlerin ve sonra yavaş yavaş canlı hücrelerin ortaya çıkmış olabileceğini iddia ediyorlar. Fakat eğer bilimsel kanıtlara bakarsak proteinleri, canlıların yapı taşı olan protein moleküllerinin şans eseri ortaya çıkamayacağını görüyoruz. Proteinler sadece başka proteinler tarafından üretilebilir. Yaşayan bir hücrenin içinde, DNA ve hücrenin diğer organelleri dahil en az 100 farklı proteinin oluşmuş olmalı. Yani proteinler sadece yaşayan ve bütün ve eksiksiz bir hücrenin içinde başka proteinler tarafından üretilebilir. Bu Darwinizme ölümcül bir darbedir. Çünkü önce protein molekülünün sonra diğerlerinin ortaya çıktığını iddia ediyorlar, ama bilim “hayır” diyor. Proteinler şans eseri ortaya çıkamaz. Yalnızca yaşayan bir hücre tarafından üretilebilir. Bu yüzden önce yaşayan hücrenin yaratılması, böylece protein moleküllerini üretmesi gerekir. Bu dünyadaki bütün bilim insanları tarafından kabul edilir. Bu evrime ölümcül bir darbe. Şans hiçbir şey yapamaz. Şansın, yaşayan hücrelerdeki, atomlardaki ve evrendeki karmaşayı ve uyumu yarattığını söylüyorlar. Bilim “hayır” diyor. İmkansız. Bir Yaratıcı olmak zorunda ve bu şans olamaz. Şans hiçbir şeydir. Her şeye gücü yeten bir Yaratan, her şeye yeten, sonsuz zeka ve sonsuz sanatçılıkla bütün bunları yarattı. Bilimin ve mantığın bize söylediği bu. Peki o zaman Darwinizm nedir? Darwinizm bir inanıştır. Yanlış bir inanış. Bir pagan dini diyebi