Ya hazreti Mevlana, hak dost… diye tanrının bahşettiği o inanılmaz sesiyle başlıyor film. .. Kani Karaca’yı sadece mevlüt ve kur’an okuyan bir hafız olarak görenlere inat, onun o inanılmaz zengin dünyasını, musiki anlayışını musikideki büyük yorumculuğunu gözler önüne seriyor,müthiş sürprizlerle üstelik … Bizler yazsak abartı denir, The New York Times’ın sanat sayfasında “asrın en büyük sesi”diye bahsediliyor ,hele bir üstad ise, neredeyse mucizeler yarattığından bahsediyor .Yine bir yabancı eleştirmenin “bu adamın boğazında alet var yoksa bir insandan böyle ses çıkmaz” deyişi mi? Bu tür musiki tanıtım yazılarında galiba en kestirmesi ,izleyin ve dinleyin oluyor.. çünki zaten yazacak olsaydık filmini yapmazdık…
Yine canlı icralar, müthiş neşeli sahneler birçok özel ve kurumsal arşiv çalışmasıyla onu da ölümsüzleştirmenin, buruk hüznünü ve gururunu yaşıyoruz.
Filmden alıntılar:
Ahmet Özhan: Sevgili Kani Karaca, üstad Kani Karaca,hoca Kani Karaca,Yani ne kadar musikiyle alakalı unvan varsa hepsini verebilirsiniz ve hiçbiri onu tarif etmeye muktedir değildir.
Hüseyin Top: İnsan üstü bir varlıktır. Tekrar söylerim mucize kelimesi belki biraz fazla ama peygamberler gösterir mucizeyi dini anlamda. olmazın olmazı gibi düşünerek söylüyorum.Kani bey asırların bir daha belki göremeyeceği bir büyük üstaddır. Bülent Aksoy: Doğrusu Kuran’ı Kani Karaca’dan dinlemek, dini bir metnin seslendirilişini dinlemek değildir. Apayrı bir güzellik, estetik yaşantıdır. Başlı başına bir estetik yaşantıdır. Bu çok önemli.
Ercüment Berker : Kani Karacanın iki büyük meziyetini biliyorum. Birisi ilahi kaynaktan beslenen bir sanatçı, ikincisi Türk Musikisinin,o büyük sanatın kaynağından ayrıca beslenen bir sanatçı.
(Açıklamaya hiç karışmadım haddim değil zira.)