Arap Baharı‘nın patlak vermesiyle Mart 2011’de başlayan Suriye iç savaşı, kısa sürede bölgesel ve uluslararası güçlerin çıkar kavgasına tutuştuğu bir arenaya dönüştü.
Ülke toprakları bölünerek, farklı güçler ve ideolojilere sahip kesimler tarafından yönetilmeye başladı.
Rejim güçlerine karşı savaşan IŞİD ve Adını ‘Fetih El Şam Cephesi’ olarak değiştiren El Nusra gibi terör örgütleri günden güne güç kazandı.
Rejimin düşmesini engellemek ve kendi çıkarlarını korumak için son dakikada Rusya devreye girdi. Tartus’ta askeri deniz üssu bulunan Moskova, Beşar Esad rejimine destek verdi. Amerika Birleşik Devletleri ise Suriyeli muhalif gruplardan yardımını esirgemedi.
UNİCEF’in verilerine göre, bu kanlı savaşın ilk mağduru 8,4 milyon çocuk oldu. Suriyeli çocukların yüzde 80’i bu kanlı savaştan olumsuz etkilendi. Yine UNİCEF verilerine göre, 2015’te çocuklara yönelik en az bin 500 tecavüz vakası tespit edildi.
Taraflar sadece silahlı güçlerin hedef alındığı sürekli tekrarlansa da tekrarlasa iç savaşta yüz binlerce sivil yaşamını yitirdi.
Yaklaşık 25 milyon nüfuslu Suriye halkının 6,6 milyonu evlerini terk ederek komşu ülkelere veya Avrupa’ya sığındı.
Savaşın başından bu yana, enflasyon oranı şimdiye kadar görülmedik seviyelere ulaşırken, temel gıda fiyatlarında ciddi bir artış görüldü.
Sağlık tesislerine Mart 2011’den bu yana 336 saldırı düzenlenirken, 697 sağlık görevlisi de yaşamını yitirdi.
İnsan hakları örgütleri, 280 binden fazla kişinin can verdiği çatışmalara katılan bütün tarafların savaş suçu işlediğini öne surdu.
Şam rejimi sürekli olarak sivilleri bombalamak ve işkence yapmakla suçlanıyor. Rejime karşı mücadele eden muhaliflerse kırbaçlama veya kafa kesme gibi şok eden görüntülerle gündeme geldi.