Muhammed Ali ölümünün ardından, doğduğu kent Louisville’den Harlem’e kadar Amerika Birleşik Devletleri’nin pek çok bölgesinde sevenleri tarafından anılıyor.
Yirminci yüzyılın en çok tanınan isimlerinden biri olan efsanevi boksörün insan hakları savunucusu kimliği, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı duruşu, tüm rekorları alt üst ederek ulaştığı uluslararası sportif başarısı yanında en çok hatırlanan özelliği oldu.
Bir zamanlar Muhammed Ali’yle ringlerde yumruklaşan en ciddi rakiplerinden George Foreman onun için “Asla bir daha göremeyeceğiniz birisiydi. Hayatımda bir daha hiç tanışmadığım, dünyanın en güzel insanlarından biriydi. Onda sanata, politikaya, bilime ait birşeyler vardı. Bir fenomendi. Bir daha gelmez. Sonra, o ünlü ‘the rumble in the jungle’ ismi verilen unutulmaz maçımız. İki ağır sıklet dünya şampiyonu unvanımla çıktığım o maçtan elim boş dönmüştüm.” ifadelerini kullandı.
Muhammed Ali’nin ırkçılığa ve ayrımcılığa, insan hakları ihlallerine ve savaşa, ülkesindeki askeri, dini, politik kurumları doğrudan karşısına alarak itiraz etmesi, onu spor kamuoyunun dışında dünya halklarının gözünde bir kahraman yaptı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde boks sporunun önde gelen yatırımcılarından Bob Arum, Muhammed Ali’nin hayatını gözünün önüne getirdiğinde, onun dünya çapında yarattığı etkiyi gördüğünde, onun gibi birisine arkadaşım dediği için kendisini Tanrı tarafından ödüllendirilmiş saydığını belirtti.
Bob Arum, 50 yıllık arkadaşı Muhammed Ali’nin o dönemin Amerika’sında ırkçılığa karşı politik ve net bir tavır alarak tüm kariyerini, haklı olarak kazandığı ünü riske attığını, ama bundan dolayı hiçbir zaman en küçük bir pişmanlık duymadığını da söyledi.