*VİDEO* CUMA HUTBESİ: BİR TEKELLÜF DEĞİL, NİMET OLARAK NAMAZ
-EMİRKAPTAN-
Kardeşlerim!
Medine’nin etrafı düşman tarafından kuşatılmıştı. Hendek Savaşı’nın en çetin günlerinden biri yaşanıyordu. O gün, Kutlu Nebi (s.a.s), öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılamamıştı. Bunun üzüntüsüyle mübarek ağzından müşriklere yönelik şu ifadeler döküldü. “Bizi namazdan alıkoydular. Allah da onların evlerine ve kabirlerine ateş doldursun.”[i]
Kardeşlerim!
Rahmet Peygamberi’nden belki de ilk kez böyle cümleler duyuluyordu. Risalet görevini üstlenmeden önce de sonra da insanlara karşı sonsuz sevgi ve merhameti, onu beddua etmekten hep uzak tutmuştu. Peygamberlik görevinin ilk yıllarında, yanındaki çok az sayıdaki inananıyla birlikte onca sıkıntı çekmişti. Öyle ki en sonunda kendi yurdundan hicret etmek zorunda bırakılmıştı. Tâif’te yollarına dikenler serilmiş, çocuklara taşlatılmıştı. O, yine de bedduaya başvurmamıştı. Aksine, kendisine bunları yapanların hidayete ermesi için Âlemlerin Rabbine niyazda bulunmuştu. Ancak şimdi söz konusu olan, “iki gözümün nuru”[ii] dediği namazdı. Ve namaz, onun için vazgeçilmez bir ibadet, terk edilemez bir kulluk ölçütüydü.
Kıymetli Müminler!
Resûlullah Efendimiz (s.a.s)’in nazarında bu derece önemli olan namaz, bizi Allah’a kul olmaya davet eden ibadetlerin sultanıdır. Namaz, huzura duruş ve huzura kabuldür. Namaz, bize Rabbimizi, bize kendimizi hatırlatır. Namaz, bize sorumluluğumuzu, sınırlarımızı, müstakim oluşu, tevazuyu öğretir.
Kıblesi ile namaz, bir olan Allah’a yöneliştir. Kâbe eksenli bu yönelişle aynı zamanda müminlerin gönlünde manevi bir bağ ve birliktelik hâsıl olur.
Namaz, tekbiriyle rıza-ı Bari’den başka her şeyi terk ediştir. Dilimiz “Allahu ekber” derken, ellerimizle adeta dünyayı arkamıza alıp manevi yolculuğa başlarız.
Namaz, kıyâmıyla bir diriliş, Allah’ın huzurunda duruştur; saf tuttukça safâ bulur her gönül, esrâr-ı zikrullâh ile. Kıraatiyle namaz, O’na en içten senâ ve yakarıştır; her günahtan paklanır insan, ezkâr