Ankebut suresi 41. Ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: “Allah’tan başka dostlar edinenlerin misali, kendisine ev edinen dişi örümceğin misaline benzer. Gerçek şu ki, evlerin en çürüğü örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!”
Bu ayet-i kerimede iki önemli nokta vardır. Birinci nokta şudur: Ayette geçen “ankebut” kelimesi ile dişi örümcek kastedilmektedir. Ayetteki “edindi” manasına gelen اِتَّخَذَتْ fiilin dişi sigasıdır. Bu fiilin erkek sigası اِتَّخَذَ dir. Allah-u Teâlâ dişi sigasını kullanarak örümceğin evini dişi örümceğin yaptığını bildirmiştir. İşte Kur’an’daki dişilik ile ilgili bu belirti bir mucizeyi daha ortaya koymaktadır.
Şöyle ki: Hayvanlar üzerine yapılan araştırmalarda örümcekler ile ilgili çok ilginç bilimsel sonuçlara ulaşılmıştır. Bunlardan biri de örümceğin evini erkek örümceğin değil, dişi örümceğin yapmasıdır. Bilimin ulaştığı bu netice, Kur’an’ın verdiği haber ile tam bir uyum içindedir. Kur’an, örümceğin evini dişi örümceğin yaptığını bildirir. Bilim de bunu tasdik eder ve doğruluğunu kabul eder.
Ayet-i kerimedeki ikinci önemli nokta şudur: Örümceklerle ilgili araştırmalar sonucunda ulaşılan bir başka bilgi de şu şekildedir: Canlıların çok büyük bir bölümünde erkekler dişilere nazaran daha iri, daha kuvvetlidir. Örümcekler, dişilerin erkeklerden daha büyük olduğu azınlıktaki canlı türlerinden biridir. Canlı türleri genelde evlerini; sıcaktan, soğuktan, düşmanlardan ve her türlü zarardan korumak için inşa ederler. Oysa örümcek evini; yok etmek, zarar vermek, evine yanlışlıkla uğrayanları yemek için inşa eder. Bu yüzden evlerin en güvenilmezi, örümceğin evidir.
Dişi örümcek, erkek örümcek ile birleştikten sonra kendi erkeğini de yemektedir. Bu yüzden dişi örümceğin evi, bırakın başkalarını, kendi erkeği için bile güvenilmezdir. Eğer erkek örümcek, birleşmeden sonra kaçmayı başarabilen ender şanslı erkeklerden değilse, dişisinin evi kendi mezarı olacaktır. Demek Kur’an, örümceğin evinin çürüklüğü ile bu mecaz manayı kastetmektedir.
Demek Kur’an, hem örümceğin evini dişisinin yaptığını haber vermekle hem de evlerin en çürüğünün örümceğin evi olduğunu bildirmekle bir mucizeyi daha ortaya koymaktadır.
Kur’an, Uzay’ın genişlediğinden, Dünya atmosferinin korunmuş tavan kılındığına kadar; denizlerin altındaki dalgalardan, denizlerin birbirine karışmamasına kadar; yıldızların yörüngelerinden, örümceğin evini dişisinin yapması ve bu evin çürüklüğüne kadar pek çok konulardan bahseder.
Bu kadar farklı alanlarda bu kadar çok açıklamalar yapan Kur’an, hiçbir alanda hata yapmaz, tam tersine her alanda gözleri ve gönülleri körelmemişleri hayran bırakacak mucizeler sergiler.
Bundan 14 asır önce yaşamış, okuma-yazma bilmeyen bir insanın bütün bunları kendi başına bilmesi ve haber vermesi mümkün değildir.
O halde Kur’an, ancak ve ancak âlemi yaratan zatın kitabı olabilir. Zira âlem kitabında ne varsa, Kur’an ondan mucizevî bir şekilde bahsetmekte ve her bahsi de doğru çıkmaktadır.