Bu unvan bir çok kimseyi şaşırtabilir belki; zira çoğu insanımız şimdiye kadar “Vedâ Hutbeleri” değil, “Vedâ Hutbesi” ismini duymuştur. Halbuki aşağıda metinlerini vereceğimiz üzere, Allah Resulü (s.a.a) “Vedâ Haccı”nda bir yerde ve sadece bir hutbe değil, birkaç yerde ve birkaç hutbe okumuştur.
Allah Resulü’nün Veda haccında, Arafat’ta, Mina’da, “Minada’ki “Hif” mescidinde, ve “Gadir-i Hum” denen yerde hutbe okuduğu elimize ulaşan rivayetler arasında. Ancak bu hutbelerin çoğunun içeriği birbirine yakın olduğu için, bazıları bunların tek hutbe olduğunu, ancak ravilerin bunları naklederken okunan yerin ve bazı bölümlerin naklinde hata yaptıkları için bu değişikliğin ortaya çıktığını söylemektedirler.
Bizce Allah Resulü, çeşitli yerlerde çeşitli hutbeler de okumuş olabilir, ama önemli olduğu için bu hutbelerde benzer konuları, değişik şekillerde ve bazı ilavelerle de buyurmuş olabilir. Nitekim her ayrı hutbede bazı ilavelerin bulunduğunu açıkça görmekteyiz. Ayrıca bu hutbeleri nakleden bazı rivayetlerin sonunda yer alan, “Allah Resulü bu hutbenin benzerini yine okudu ve benzer cümleleri yine tekrarladı.” İlavesi de bizim bu görüşümüzü te’yid etmektedir.
Burada bilinmesi gereken husus şudur ki nakledilen bu yerlerin hepsi kesin olmasa dahi, veda haccında iki yerde hutbe okunduğunda hiçbir şüphe yoktur. Bunlardan birisi Hac zamanı (Arafat, Mina veya Hîf mescidinde), diğeri ise Hac amelleri sona erip Mekke’den ayrıldıkları bir sırada, Mekke yakınlarında yolların birbirinden ayrıldığı nokta olan “Gadir-i Hum” mevkiinde okunmuştur.
Biz burada Bu hutbeleri sırasıyla, sizlere nakledeceğiz. Tabi bu arada özellikle Ehl-i Beyt’ten nakledilen kaynakları dikkate almakla birlikte, Sünni kaynaklarda nakledilenlere değinmeği de ihmal etmeyeceğiz. İnşaallah yeri geldiğinde göreceğiniz gibi bugün “Veda Hutbesi” diye meşhur olan hutbe, hatta bir çok Sünni kaynağa göre bile eksiktir.
Bu hutbelerde en çok dikkati çeken husus, Allah Resulü’nün, ister hac sırasında, ister Gadir-i Hum’da, isterse Medine dönüşünde okuduğu bütün hutbelerde, Ehl-i Beyt’ini ümmete hatırlatıp Kur’an-ı Kerim’in yanı sıra Ehl-i Beyti’ni de ümmete ağır ve paha biçilmez bir emanet olarak bıraktığını ve onlara sarıldıkları müddetçe asla dalalete düşmeyeceklerini ve bu ikisinin kıyamete kadar birbirinden asla ayrılmayacaklarını vurgulamasıdır;
(^_^)>http://www.ehli-beyt.org/ehlibeyt/veda-hutbeleri.html
KGB