CEYLAN ÖZBUDAK: Adnan Bey, biz müzik dinlediğimizde hoşumuza gidiyor. Ama aslında dinleme işlemi de beynin bir yorumu. Sizin kitabınızdan uygun görürseniz bir bölüm anlatmak istiyorum.
ADNAN OKTAR: İstirham edeyim buyurun.
CEYLAN ÖZBUDAK: Normalde biz kulağımızla duymuyoruz. Kulağımız duyma işlemini gerçekleştiren bir organ değil. Çok kıs anlatmak gerekirse, dışarıdaki ses dalgaları kulaktan içeri girdiğinde orta kulaktaki, iç kulaktaki salyangoz bölümüne geliyor. Salyangoz bölümünün içindeki sıvı titreşmeye başlıyor. O sıvı titreştiğinde salyangozun içindeki küçük tüycükler de titreşiyor. Ve o titreşmeyi elektrik akımına çeviriyor ve sanki bir elektrik akımı beyne gidiyor. Dışarıdan aslında beynine insanın ses gitmiyor. Sadece bir elektrik gidiyor. Ve onu bizim beynimiz yorumluyor. Yani bizim duyduğumuz kapı çarpması sesi veya müzik sesi beynimizin yorumu. Orada bize, beynimize önceden yüklenen onun yorumlama şekline göre Yaratan bize yorumlatıyor.
ADNAN OKTAR: Hangisini düşünsem hayretten şaşkınlığa düşüyorum. Yani ne kadar garip bir yer dünya, ne kadar ilginç. Bu, Alice Harikalar Ülkesi diyorlar ya, onun trilyonlarca misli bir yer burası aslında. Harikalar ülkesi burası. Ama ülfet ve alışkanlıktan dolayı bu nefes kesici sistem insanda şiddetli hayret duygusunu uyandırmayabiliyor bazı insanların, ülfet ve alışkanlıktan dolayı. Yoksa biraz dikkat verildiğinde insan çöker kalır. Çok sarsıcı, çok hayret verici bir ortam dünya. Ne kadar harika yaratmış Yaratan, ne kadar harika.
OKTAR BABUNA: Amerika’da yapılan çok ünlü deneyler var Hocam inşaAllah. Denekleri ekranın önüne oturtuyorlar, ona duygusal reaksiyon oluşturucu görüntüler gösteriyorlar. Yani ya hoşuna çok gidecek, ya hiç hoşuna gitmeyecek veya boş ekran, üç tane seçenek var. Bu üç tane seçenek gösterilmeden yarım saniye önce o kişinin vücudunda mutlaka harekete geçilmiş oluyor, ne gösterileceğini biliyor. Yani boş ekran gösterildiği zaman hiçbir aktivite olmuyor, yarım saniye önceden bunu biliyor. Başkası yapmasına rağmen bunu. Veya hoşuna gidecek bir şey gösteriliyor, birdenbire elektrik akımı oluşuyor cildinde, onu ölçüyorlar. Ama mutlaka hangi resim gösterilecekse onu göstermeden ne gösterileceğini biliyor. Vücudu ona göre harekete geçiyor.
ADNAN OKTAR: Bu mesela bütün dünyayı ayağa kaldıracak bir olay. Anlamazdan geldiler. Bu kaderin ispatı işte, bilimsel ispatı. Önceden vücut niye reaksiyon göstersin? Niye anlasın önceden vücut? Kaderin net açıklaması.
CEYLAN ÖZBUDAK: Beynimizin içinde hiçbir şekilde ses olmuyor, görüntü de olmuyor ve bizim bütün duygularımız, mesela dokunma duyusu, koklama duyusu, tat alma duyusu hepsi bir elektrik sinyali aslında. Ve pratikte biz aslında, fiziğe göre de bu, bu şekilde, hiçbir şekilde dokunamıyoruz. Yani elektron birbirine zaten asla değmiyor, mutlaka birbirini itiyor. Fakat oradaki güçten dolayı oluşan elektrik akımını biz yorumluyoruz. Orada yumuşak bir obje olduğunu veya sert bir şey olduğunu yorumluyoruz.
ADNAN OKTAR: Yaratan Güç, irade ve vicdan kullanıp bu harikalar ülkesini görmemizi istiyor. Ama gaflet gözüyle bakıldığında yer-içer adam oturur. Ters şeyler görme peşinde oluyor. İşte, falanca bana bu sözü niye söyledi? İşte senet niye ödenmedi, çekler niye ödenmedi? Onlarla uğraşmaya başlıyor.