Repoter programı bu hafta Avrupa’daki nükleer santrallerin atık maddelerini nasıl sakladığını konu alıyor. Avrupa Birliği’nde alınan yeni karara göre, üye ülkeler nükleer santrallerin atıklarını nasıl ve nerede sakladıklarını açıklamak zorunda. Fransa, İsveç ve Finlandiya radyoaktif madde içeren bu atıkları nasıl saklayacak? Gelecek nesiller bu tehlikeden uzun yıllar nasıl korunanabilir?
Hepsi Reperter programının bu haftaki bölümünde…
Burası belkide dünyanın en tehlikeli atıklarının konulduğu yer. Yani nükleer atıklar… Fransa’nın güneyinde, yüksek güvenlik şartları altındaki ANDRA laboratuvarındayız. Burada bir milyon yıllık güvenli bir depolama alanı aranıyor. Alain yer altında bize rehberlik edecek. Avrupa Birliği Meclisi, üye ülkelerin nükleer atıklarını nasıl bir şekilde sakladığını açıklamasını istedi ve şu anda görüşmeler daha yoğun bir hal aldı. İsveç, Finlandiya ve Fransa’nın uzun yıllardır biriken nükleer atıklarını şimdi güvenli bir şekilde depolaması gerekiyor.
Alain Rolland, ANDRA Laboratuvarı, Teknik Müdür: “Şimdi yerin 500 metre altına giden asansörü çalıştıracağız. Burada hala devam eden 50 tane deney yapılıyor. Bazıları 7 yıl sürdü ve bize birçok bilgi verdi. Amaç gelecek yıllarda saklama yapabileceğimiz alan hakkında en iyi bilgiye ulaşabilmek. Ayrıca bölgedeki sıcaklığı da ölçüyoruz çünkü bazen ısı çok yükselebiliyor. Buna rağmen killi kayaların yapısında bir değişme olmuyor.’‘
Almanya kayatuzu ile bu işi çözmeye çalışırken Finlandiya ve İsveç
yerin altında granit taşlı depolar inşa etti. Alain’in söylediğine göre Fransa, 80 bin metre küplük bir alana radyoaktif maddeleri depolayıp, burayı 160 milyon yıldır değişmeyen kil tabakası ile kaplayacak. Ancak yer altındaki bu alan, tamamiyle nasıl mühürlenecek?
Alain Rolland, ANDRA Laboratuvarı, Teknik Müdür: ‘‘Ana fikir açıkta kalan yerleri kil ile doldurmak. Tazyikli su ile basınç uyguladıktan sonra duvarlar arasında açıkta kalabilecek küçük çatlaklar da kapanacaktır. Fakat milyonlarca yıl boyunca oluşan diğer kayaların kayması durumunda açığa çıkacak bazı sızıntı boşlukları olabilir. Bu sebeple killi katmanın genişlemesine kayalarıntepki göstermesi çok doğal.’‘
Sesini herkese duyurabilmek. Bure kasabasının bu kilise sokağındaki eylemciler bir ahırı onarmışlar. Buraya ‘direnişin yuvası’ diyorlar. Yüzyıllarca sürecek güvenlik tedbirlerine inanmıyorlar.
Froncois da buna inanmıyor. Nükleer karşıtı bir eylemci olmadan önce kendisi otistik çocukların eğitmenliğini yapıyordu. Şu anda megafonu tamir ediyor. O sözünü esirgemeyen biri…
Francois Mativet, Nükleer Karşıtı Eylemci: ‘‘Durumun yalan olduğunu söylüyoruz ve bunu onlar da biliyorlar. Buranın inşası başladığından beri bazı zayıf güvensiz bölgelerin oluştuğunu gördük. Ancak bu toprakların canlı olduğunu unutmamalıyız. Bazı çatlaklar olduğunu biliyoruz. Bilimsel olarak suyun hiçbir şekilde sızmayacağını kim garanti edebilir? Bu utanç verici bir durum.’‘
Bölge görevlisi kesin bir şekilde durumun kontrol altında olduğunu söylüyor. Proje çok büyük. Yer altı tünelleri için yaklaşık 100 kilometre kazı yapılacak.
Şu ana kadar projeye bir milyon euro harcanmış. Ancak buradaki yetkili genel giderlerin toplam 16 milyar euroyu bulduğunu söylüyor. Meclisteki komisyon yetkilileri ise bu rakamın iki katına çıkmasından endişe ediyor.
Muhalefet partileri atıkların yere yakın bir yere gömülmesini teklif etmiş. Ancak bu konuda herhangi bir yetkisi olmayan bölge müdürü bu işin yerin altında yapılmasını savunuyor.
Alain Rolland, ANDRA Laboratuvarı, Teknik Müdür: ‘‘Bu tehlikeli atıkları normal bir alanda nasıl güvenli bir şekilde saklayacağımızı kontrol edemeyebiliriz. Çözüm olarak yerin altındaki derin yerleri keşfettik.’‘
Cevapları ararken Finlandiya’nın uçsuz bucaksız ormanlarından geçiyoruz. Nükleer atıkları devasa kayaların içerisine gömmek acaba iyi bir fikir mi?
Esa Harmada, Finlandiya Ekonomi Bakanlığı‘nın enerji departmanında çalışıyor. Bizi evine davet etti.
Esa Harmala, Maliye Bakanlığı, Genel Müdür: ‘‘Buradaki kaya havzası çok eski ve dünyadaki en sert yapıya sahip. 2.500 milyon yıldır sabit duruyor ve daha çok uzun seneler de böyle kalacağa benziyor.’‘
Dört saatlik bir yolculuğun ardından Finlandiya’nın nükleer merkezi Olkiluoto şehrine varıyoruz. Bu yarımada da santral deniz suyu ile soğutuluyor.
Burada Jussi ile tanışıyoruz. Jeoloji mühendisi geçtiğimiz on sene içerisinde yerin altındaki kırık ve çatlakları incelemiş. Kendisine deniz suyunun nükleer atık alana girme riskinin olup olmadığını soruyoruz.
Jussi Mattila, Jeoloji Mühendisi, Posiva: ‘‘Çatlakların yoğun olduğu alanlarda deniz ile bağlantı kurmuyoruz. Ayrıca burada kırıkların olduğu yerler daha çok denizin altında ve suyu içeri pompalıyacak hidrolik baskı yok.’‘
Jussi kapıyı açıyor. Finlandiya’nın yer altı derinliklerine iniyoruz.
Doksanlı yıllara kadar Finlandiya nükleer atıklarını Rusya’ya gönderiyordu. Ancak meclis radikal bir karar aldı ve bu işlem yasaklandı. Verilen mesaj şuydu: ‘Kendi nükleer atıklarımızla başa çıkma