DİDEM ÜRER: Diyarbakır bağımsız Milletvekili Leyla Zana; “artık silahlı mücadele bir noktaya geldi. Ben silahların bırakılmasını asla tartışmıyorum. Bu sorun var olduğu müddetçe, o silahlar Kürtlerin güvencesidir, sigortasıdır. Çünkü biz geçmiş süreçleri de görmüş seksenli yılları yaşamış insanlarız. Karşılıklı bir güvensizlik var. Bu güvensizliğin giderilmesi için, belirli adımların atılması lazım. En büyük adımın Devlet tarafından atılması gerektiği kanısındayım” diyor. “Çünkü haksızlığa uğrayan Kürtler, haksızlığı da yapan da devlettir” diyor. Ve Kürtlere bir statü verilmeden, yasal bir güvence sağlanmadan, Kürtlerin silah bırakmasını tartışmamak gerekir” diyor.
ADNAN OKTAR: Silah bırakma diye bir olay olmaz, onu otuz kere söyledim. Bazı siyasilerimiz iyi niyetle, klasik siyasetle konuların hallolacağını zannediyor. Yani konuşuruz, sohbet ederiz, bağlarız, üç aşağı beş yukarı anlaşır konuyu bitiririz. Öyle bir konu yok. Karşımızda Marksist, Leninist, komünist bir örgüt var. Ömürlerini bu yola adamışlar. On binlerce insan ölmüş bu uğurda bu düşünceyi savunmak için. Aileleri, onun çocukları, o kişilerin arkadaşları, kardeşleri dağlardalar ve intikam hırsı içerisindeler aynı zamanda. Hem de komünizmin bir an önce bölgeye ve bütün dünyaya hakim olması için hırsla gayret ediyorlar. Yani Abdullah Öcalan komünizmden vazgeçebilir, hemen tadederler anında dışlarlar. Hatta öldürmeye bile kalkabilirler ellerine fırsat geçse. Bu durumu herkes görecek. Komünizmin bir gerçek olduğunu görecek ve buna karşılık ilmi mücadelenin olması gerektiğini kabul edecek. Bilimsel ilmi mücadele yapılmadan komünizm kalkmaz. Tek yapılacak şey de devletin hukuk kitaplarından Darwinizmin materyalizmin kaldırılmasıdır. Darwinizmi, materyalizmi devlet savunduğu müddetçe, bu insanları ikna etmemiz değiştirmemiz çok güç. Çünkü biz de Darwinist, materyalistiz diyorlar. Onlar da aynı düşüncedeyiz diyorlar. O zaman bu olmaz.