Filmlerde şiddet ruhu yerine, güven ve şefkat ruhunun anlatılması gerekir.

2013-12-07 40

ADNAN OKTAR: İnsan öldürmek çok korkunç bir olay, insan yaralamak çok korkunç bir olay; çok alelade gibi gösteriyorlar, çok sıradan bir şeymiş gibi. Filmlerde öyle, romanlarda öyle. Filmlerde görüyorsunuz, adam öldürme heyecanla seyrediliyor birçok insan tarafından. Mesela bağırta bağırta adam öldürüyorlar, kolunu kopartıyorlar, başını kopartıyor, makineli tüfekle tarıyor. Filmlerin epey bir bölümü bu yönde. Onları da heyecanla seyreden birçok insan oluyor. O zaman merhametin ruhu bilinçaltında gittikçe azalmaya başlıyor. Şefkatin ruhu gittikçe azalmaya başlıyor. Ve şiddetin ruhu insanlarda gelişmeye başlıyor. Adam dövme sahneleri; adamı evire çevire dövüyor, ağzını burnunu kırıyor, kan revan içinde bırakıyor. Filmlerin birçoğunda bu konu işleniyor, bu tema işleniyor. Kızılderililer kötü oluyorlar, kovboylar iyi oluyor. Bazı filmlerde zenciler kötü oluyor, beyazlar iyi oluyor, kendi kafalarına göre. Asyalılar kötü oluyor, Amerikalılar iyi oluyor bazı filmlerde. Bu ayrımcı kafa çok ürkütücü. Müslümanlar kötü oluyor, Müslüman olmayanlar daha iyi oluyor. Yahut tam aksi oluyor. Mesela bizde de çekilen bazı filmlerde Hıristiyanları aşağılamaya kalkıyorlar kendi kafalarınca, küçük düşürülmeye kalkılır. Şimdi isim vermeyeyim de tek tek. Bazı tarihi kahramanlar gelir Hıristiyanları dümdüz eder. Öyle olunca da adamın kafasında Hıristiyanlara karşı bir muhalefet ruhu da gelişiyor. Mesela adamın elinde haç oluyor, adamı vuruyor, yerle bir ediyor falan. Halbuki sevgiyi merhameti anlatan; affediciliği, dostluğu anlatan filmler olması lazım. İyi niyeti, hoşgörüyü, güven ruhunu anlatan filmler olması lazım. İnsanların bir kere birbirlerine güveni olmaması en büyük acılardan bir tanesi; güven olmadı mı, karşısındaki insanı çok tehlikeli görüyor. Karşılıklı birbirlerini tehlikeli görüyorlar. Mesela yollarda insanlar birbirlerine çok rahat saldırabiliyor. Arabayla gidiyorlar, güvenmiyor, bir anda saldırıya geçebiliyor. Bir anda mesela öfkesi patlayabiliyor. Ama güven olduğunda sevgi olur, değer verme olduğunda sevgi olur, merhamet olduğunda sevgi olur, affedicilik olduğunda sevgi olur. Eğer her şeyine insanların öfke duyarsan, her şeyinde bir kusur ararsan kimse kimseyi sevemez. Her şeyde bir güzellik aramak lazım, her şeyin güzel yönünü görmek lazım; o zaman çok sevebiliriz. Her şeye hayır gözüyle bakmak lazım. Mesela bir insana bakıyorsun, eğer kusur gözüyle bakarsan çok fazla kusur görürsün. Ama güzel gözle bakarsan onda çok fazla güzellik görebilirsin. Mesela ben bazen görüyorum, genç kızlar birbirlerine bakıyorlar; kusur gözüyle bakıyorlar. Kusur gözüyle bakarsan bulursun. Güzellik gözüyle bakacaksın, yani güzel yönünü bulmaya çalışacaksın. O zaman onun sana her şeyi güzel gelir. Allah sana güzel yönünü gösterir. Öbür türlü beynini karartırsan, gördüğün görüntü de kararır o zaman. Ruhun da kararır. İnsanların en büyük sorunlarından bir tanesi birbirine güvenmemesi. Değer vermemeleri, kendilerini üstün görmeleri, gurur yapmaları, kibir yapmaları, kendinde büyüklüğü -haşa- ilahlık derecesine getirmeleri kendilerini mahvediyor ve çok ızdırap veriyor insanlara.