DİDEM ÜRER: Başbakan Erdoğan,Yiğit Bulut’un programında anadilde savunma hakkıyla ilgili; “En iyi şekilde kendini nasıl ifade edebiliyorsa öyle etsin. ‘Bu iş resmi dil talebini getirir’ diyorlar. Geçin bu işleri. Bu ülkenin resmi dili Türkçe. Bitti” dedi.
ADNAN OKTAR: Helal, işte bu kadar. Delikanlıdan böyle açıklama çıkar işte. Çok güzel, maşaAllah. Şamatayı, şengülü bir kalemde bitirmiş. Mantıklı olan, akıllı olan budur. Aklın yolu bir. Güneydoğu’dan gençler gelecek, kardeşlerimiz gelecek,hanım kızlarımız gelecek, dedelerimiz gelecek; bizi anlamayacaklar. Biz Mardin’e gideceğiz, bizde onları anlamayacağız. Bu nasıl, burası Türkiye değil mi? Kendi vatanımız değil mi? Birbirimizi anlayacağız. Öyle şey olmaz, o bizim hayat kalitemizi bozar.
DİDEM ÜRER: Hocam, Başbakan Erdoğan Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecini unutması, kaybetmesi gibi bir şeyin söz konusu olmadığını, ancak Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi oyaladığını belirterek şunları söyledi:“Geçenlerde Sayın Putin’e, ‘bizi Şanghay Beşlisi içine alın’ dedim. Biz de Avrupa Birliği’ne Allah’a ısmarladık diyelim, ayrılalım oradan. Bu kadar oyalamanın ne anlamı var.”Ayrıca, “Şanghay Beşlisine gelin denilse, Türkiye gider mi gerçekten?” sorusuna da; “Gideceğimizi söyledik. Gelin denilirse gideriz. Pakistan ve Hindistan da istiyor, onlarında talebi var. Hep beraber göreceğiz” şeklinde konuştu.
ADNAN OKTAR: Ama Şanghay’a girmek bir şeyi değiştirmez. Çünkü o ülkeler gelişmiş ülkeler değil; yani sanat, bilim, estetik o ülkelerde güçlü değil işin doğrusu. Çok geri ülkeler; Hindistan da, Pakistan da. Sefalet paçadan akıyor; çok fakir ülkeler. Bilim de çok geri Rusya’da, Avrupa’dan aldığı kadarıyla. Soğuk savaş döneminin imkanlarıyla Alman profesörler götürmüşlerdi Rusya’ya, onların desteği ile bilim gelişti biraz ama Rusya’da işin doğrusu, bilim, sanat, estetik ölü durumda. Doğu’da öyle bir kültür, güç yok. Hatta bir çöküş yaşandığı görülüyor. Dolayısıyla bizim Şanghay ekibine girmemizin bize hiçbir faydası olmaz, onları sunacağımız faydalı şeyler olabilir ama oradan alacağımız pek bir şey olmaz. Ama İttihad-ı İslam olursa -ki olacak- o zaman bir manevi şahlanış, dünya çapında İslam aleminde müthiş bir adrenalin olacak. O zaman yer yerinden oynar. İnsan zorda kalınca,heyecanlanınca kafası çok çalışır. Böyle bir milli heyecanda, böyle muazzam heyecanda telif gücü, yaratıcı güç insanda müthiş gelişir. Sanatta, bilimde, estetikte, her şeyde patlama yaşanır ki bu olacaktır. Yoksa Şanghay ekibine girsen; Kazakistan’a gidersin; Kazakistan mafya devleti, mafya hakimiyeti var. İşçilerimiz gidiyor, ağzını-burnunu kırıyorlar, öldüresiye dövüyorlar. Bir kısmını da öldürdüler zaten, şehit ettiler. İş yerlerini basıyorlar, işadamlarının paralarını gasp ediyorlar, iş makinelerini gasp ediyorlar, şantiyelerini darmakeşan ediyorlar. Rusya’da da işin acı yanı hakikaten mafya hakimiyeti vardır. Putin tabii ki bunu istemiyordur ama devletin her yerinde mafya hakimiyeti meşhur Rusya’da. Pakistan perişan durumda, Hindistan zaten dünyanın en perişan ülkelerinden bir tanesi; hastalık, sefalet, perişanlık kol geziyor. Dolayısıyla oralardan bizim istifade edeceğimiz bir şey olmaz. Ama İttihad-ı İslam içerisine bu ülkeleri alırsak, Şanghay adı altında İttihad ı İslam oluşturulursa, yani Şanghay’ın içerisine girerek Hz. Mehdi(a.s)’ın zuhuruyla muazzam bir milli heyecanla görülmemiş bir sanat, estetik, ihtişam her yeri sarar. Çünkü insanlara o zaman yaşam heyecanı gelmiş oluyor, gayret heyecanı gelmiş oluyor. Mesela bir öğrenci vardır, tıp fakültesine girmeyi aklını takar, insanüstü gayret gösterir, görülmemiş bir gayret gösterir. Normalde hiç yapmayacağı bir şey yapar. Veyahut sanatçı olmak ister, mesela ud çalmak ister; olağanüstü gayret gösterir. O bir heves ve heyecan meselesidir. Eğer o heves ve heyecan yoksa; sadece evlenmek, hayatını idame ettirmek, işyeri açmaksa; onlar da aynı şeyi düşündüğü için, onlar senden bir şeyler almak ister, sen de ondan bir şey almak istersin, hiç bir şey çıkmaz ondan. Adamda beşlik mal, beşlik servet var; sende de beşlik servet var; sen diyeceksin ki; “Oradan sen biraz versene.”O da; “sen biraz dağıt” diyecektir. Hiç bir şey çıkmaz. Rusya nasıl fakirse Türkiye de fakir; Pakistan, Hindistan da fakir. Avrupa Birliği’nin medeniyeti,estetiği güzel; sanatı güzel, demokrasisi güzel. Hindistan’da on dakikada bir kadınlara tecavüz ediliyor, Pakistan’da her yer bombalanma yahut cinayetlerle kaynıyor. Başbakanı bile zırhlı kamyonun içinde olmasına rağmen bombalayıp şehit ettiler. Onun için böyle bir birliktelik cehennem kapısı gibi bir şey, yani “cehenneme bizi alır mısınız?” der gibi olur. İttihad-ı İslam’da bereket vardır, mutluluk ve nur vardır. Şanghay bütün korkunçluğuyla, bütün dehşetiyle, bütün ürkünçlüğüyl