Kendisine tebliğ gelmeyen insanların durumu ne olacaktır? Dünya da dinin ulaşmadığı bir kişi yoktur.

2013-12-06 1

ADNAN OKTAR: Mert, o kadar uzun yazmışsın ki, öyle yapma. Sen bana çok kısa bir satır yaz. Tek soru sor ben cevap vereyim. Bir satır soru sor. Yine sormak istiyorsan sor ama kısa sor tek satır.

DİDEM ÜRER: Tebliğ yapmaya gitmeyen kişilerin durumu ne olacak diye soruyor? Yani tebliğ gitmeyen, mesela Budistlerin, hiç Müslümanlıkla tanışmamışsa, İslam’la bunların durumları ne olacak? Afrika’daki bir kabiledeki bir çocuğun durumu nedir?

ADNAN OKTAR: Mert, sana bir şey söyleyeyim, madem illa sır istiyorsun; Müslüman Kuran’la birlikte yaratılır. Mesela Musevi’yse, Tevrat’la birlikte yaratılır. Yani dinin yetişmeyeceği, yetişmediği bir insan dünyada yoktur. Mutlaka yetişir. Eğer o kişi layıksa, açık şuuru varsa, ruh sahibiyse, imtihan ehliyse, imtihan edilmesi gereken bir insansa, mutlaka Kitap ona ulaşır. Çünkü bakın delilini şöyle vereyim; Müslüman buraya zaten cennetten geliyor. Bak cennetten geliyor. Yani cennetten nasıl gelebilir? Kitaba tabi olmuş ki geliyor. Buradan yine cennete gidiyor. Yani cennet ehlidir Müslümanlar. Peygamberimiz (s.a.v) daha önceki hayatında cennetteydi. Allah katında cennetteyken peygamberlik yaptı, o. Yani o anda Peygamberimiz (s.a.v) cennetteyken, aynı zamanda Amine annemizden doğmuştu. Ama aynı anda dacennetteydi. Niye? Kuran’la birlikte doğdu, yaratıldı Peygamberimiz (s.a.v). Öyle tesadüfen dinin ulaşması diye bir konu yoktur. Tesadüflerle olmaz olay. Kainatın tamamı metafiziktir. Her yer metafiziktir. Bakın düşünün; bir varlık görüyor, birisi görüyor. Kardeşim, bu yeri göğü oynatacak bir olaydır. Bakın birisinin, bir varlığın bir şeyi görüyor olması, yani onun şuurunda olması, yani gördüğünün şuurunda olması ve bir şeyi duyması, bir varlığın bir şeyi duyması sırf şu ikisi çok büyük olaydır. Bu ikisi Allah’ın varlığının net delilidir. Hiçbir şey olmasa, sırf işitme olsa veya sırf görme, sırf dümdüz duvarı görse ikinci bir ihtimal yoktur. Mutlaka Allah’ın varlığı kesindir. Bakın düşünün; bir varlık bir şeyi görüyor. Yani bu akıl durduracak bir olay, çok büyük bir mucize. Ama insanlar buradaki ince boyutu göremedikleri için bu fevkaladeliği de fark edemiyor. Bunu fark etse emin olun heyecandan yere otururlar ayakta duramaz. Ayakta yürüyecek hali kalmaz. Fevkaladeliği fark edemiyorlar. Kardeşim, sen sabah akşam futbol muhabbeti yaparsan, kahvehanede barbut oynarsan dikkatini veremezsin. Fevkaladeliği göremezsin o zaman. Fevkaladelik her yeri sarmış durumda. Mesela dokunma hissi; hiçbir açıklaması yok. Bir varlık dokunma hissini duyuyor. Bu ne demek? Maddeyle falan hiçbir şeyle açkılanacak gibi değil. Çok olağanüstü bir şey. Koku, limon kokusu, limon kokusunu birisi duyuyor. Bu maddeyle, hiç bir şeyle açkılanacak gibi değil. Yani hiçbir şeyi hissedemese insan, dörtgen bir duvarın içinde olsa insan sırf beş duyu, Allah’ın varlığı yüzde yüzdür. Hiçbir ihtimal olmaz. Bitmiştir. Ama imtihanın, mesela Mehdiyet’in kıymetli olması için ateistlere ihtiyaç var, fasıklara ihtiyaç var, kafası çalışmayanlara ihtiyaç var ki, Mehdiyet ortaya çıksın, talebeleri otaya çıksın. Yoksa onlar fark edilemez o zaman. O zaman herkes imanlı olur. İmanı koparan varlıklar gerekiyor. Aslında iman çok kolaydır, çok çok kolaydır da, fakat insanlar birbirinden etkilendikleri için imanı anlamazdan geliyorlar. “Ya ağabey ne yapıyorsun sen” diyor telefonda. Adamın kafa darmadağın oluyor bir anda. “Boş ver ağabey bu işleri” falan diyor. Ağabeyli falan konuşunca kafa gidiyor. Bir anda konsantrasyonu gidiyor. Halbuki olağanüstülük var.