ADNAN OKTAR: Kürt kardeşlerimizi, biz hiçbir dönemde olmadığı gibi bağrımıza bastık. Eskiden Kürt kardeşlerimiz hakikaten dışlanıyordu. Osmanlı döneminde de bazı insanlar dışladılar Kürtleri hakikaten. Cumhuriyet döneminde de bazı kişiler dışladı. Ama şu an acayip bağrımıza bastık. Ve tam kaynaştık. Bilakis, ilk defa bu ayrılık gayrilik tamamen gitti. Biraz ayrılık ruhu vardı. Çok ayaklanma oldu biliyorsunuz, Kürt ayaklaması çok oldu. Hepsi de kanlı şekilde batırılmıştır. Allah vermesin tabii çok acı günlerdi onlar. Ama ilk defa internetin, bilgisayarın, televizyonların da etkisiyle iç içe kardeş olduk. Muazzam bir muhabbet oldu. İlk defa İttihad-ı İslam ruhu oturdu. BDP’li bir şahsiyet bile diyor ki, “ben saf İslam istiyorum” diyor. Sırf İslam. “Başka hiçbir şeyi kabul etmem” diyor. Bakın gelinen çizgiye bakın. Abdullah Öcalan da örtü olarak “İttihad-ı İslam’ı istiyorum” diyor, açık açık söylüyor. Büyük Demokrasi Partisi de İttihad-ı İslam’ı istediğini açık açık söylüyor. BDP’de, hayret ettim, namaz kılıyor o delikanlı, milletvekili. “Sırf İslam’ı isterim ben” diyor. Çok net. O öyle diyorsa, partiye hâkim oluyor demektir o görüş. “Ama ben, baskıcılığı istemiyorum, millete tepeden bakmayı istemiyorum, ukalalık istemiyorum” diyor. Çok güzel söylüyor. Kürt kardeşlerimiz, nur. Ben konuşuyorum, en ileri gelenleriyle konuştum burada. Nur gibiler, öyle bir şey yok. Ama diyorlar “hakikaten içimizde bir acı kaldı. Bizim çok canımızı yaktılar” diyorlar. Tekrar tekrar özür diliyoruz. İddia edilen Ergenekon terör örgütü bizim de canımızı yaktı. Halen de ahlaksızlıklarına devam ediyorlar, doğru ama milletçe kurtulduk beladan. Bir tek Kürtler değil, hepimiz kurtulduk. Hepimize büyük geçmiş olsun, Allah’ın izniyle, büyük ferahlık çağı başladı, artık öyle bir şey olmaz. Ayrılık çağı değil, birleşme çağındayız. Büyük Ortadoğu Projesi-BOP için, Amerikalı böyle eski şarapçılar var, bunak dedeler, kendini kovboy zanneden böyle eski bunaklar var, Amerika’da, orada burada kimi 80 yaşında, kimi 90 yaşında, içip içip hayal görüyorlar, “işte Güneydoğu’yu ayıracağız, şurayı ayıracağız, Armageddon yapacağız. İncil’i okuyor, kendince öyle bir mantık çıkartıyor. “Dünyanın dörtte üçünü yok edeceğiz.” Dedem, şarabın dozunu artırdıkça, kafa gidiyor sende. Bırak, böyle bir şey olmaz. Barış olacak, kardeşlik olacak, savaş yok, unut. Armageddon, öyle bir şey yok. Armageddon, Irak savaşıydı. Bu kadar, başka bir şey yok. Bundan sonra güzellik, iyilik, barış. Mehdiyet’in olduğu yerde, delilik yaptırmayız. Eski, şarap içip komaya giren papazların hurafeleriyle, dünyayı mahvettirmeyiz. Nerenin dörtte üçü? Dörtte üç dedin mi, dünyayı yok ettiniz demektir. Delirdiniz mi siz? Geriye ne kalıyor? Dünyayı mahvedeceksiniz. Aklınızı başınıza alın. İnsanları öldürme azimleri ne kadar korkunç bir şey. Nasıl şizofren bir ruhtur bu? Nasıl paranoid bir ruhtur. Ne korkunç bir şey, dünyanın dörtte üçünü öldürme fikri. “Armageddon yapacağız, Türkleri de öldüreceğiz, Kürtleri de öldüreceğiz, Müslümanları da öldüreceğiz” diyor, “mahvedeceğiz ortalığı” diyor. “Musevileri de öldüreceğiz, 140 bin Musevi bırakacağız” diyor. Bakın 20-30 milyon Musevi var. “140 binini bırakacağız” diyor. Orana bak! 30 milyon Musevi’den, “140 bin kişiyi sağ bırakacağız” diyor. Ne Türkiye’yi böldürürüz, ne Büyük Ortadoğu Proje’sini yaptırırız.