DİDEM ÜRER: Hocam, siz Esad’ın yetkilerini bırakıp istediği tarihte yeniden seçime girebileceğini söylemiştiniz. Sayın Davutoğlu da Cenevre toplantısı öncesi aynı öneride bulundu. Esad’ın ülkeyi terk etmesi şart değil. 2014’te yapılacak seçimlerde hala destek bulacağına inanıyorsa, seçime girebilir. Ancak seçime giderken hiçbir yetkisi olmamalı. İster başkanlık sarayında, ister sade bir vatandaş olarak bu süreçte yetkisiz olmalı” dedi.
ADNAN OKTAR: Tabii şimdi asmak, asılmaktan çekiniyor, kurşuna dizilmek, hapsedilmekten çekiniyordur. Öyle değil de yani başından beri söylüyoruz. Hayrettir bak, ne diyorsam bütün dünya o çizgiye geliyor. Önce bambaşka bir stil uygulamaya kalkıyorlar. Sonunda aklıselim galip geliyor, mutlaka benim dediğime geliyorlar. Bak, bin bir türlü kafa geliştirdiler, bin bir türlü mantık geliştirdiler, içinden çıkamadılar, sonunda benim dediğime geldiler. Aylardan beri aynı şeyi söyledim ben. Benim çizgimde hiç değişiklik olmadı. Ama muhalif düşünceler otuz çeşit fikir değiştirdiler. Ama son durak benim dediğime geldiler. Her konuda son durak benim dediğime geliyorlar. Yok Akdeniz Birliği, yok bilmem ne birliği falan dediler. Sonunda İttihad-ı İslam’a geldiler. Türk-İslam Birliği’ne geldiler, olmadı, olmuyor. Ne Avrupa Birliği’ni yapabilirsiniz dedim, ne Akdeniz Birliği ne şu ne bu. Ancak İttihad-ı İslam, Türk-İslam Birliği olur dedim. Önce karşı koydular, “olur mu öyle şey” falan dediler. Bak oluyormuş demek ki. Geldiler, bizim dediğimiz çizgiye geldiler. Böyle olur. Yani tam bir Avrupa Birliği gibi yapılırsa Suriye; barışçıl, sevecen, şiddet ortadan kalkmış, böyle kafa tutan, gözü dönmüş psikopatların olmadığı bir hükümet. Hükümetin ilk görevi derin devleti ortadan kaldırsın Suriye’de. Esad istiyorsa, kazanayım diyorsa gelsin. Başbakan da olabilir, İçişleri Bakanı da olabilir. Kazanıyorsa istediği her şeyi yapar. Kazanamıyorsa bile yine, mesela üçte bir oy olmuş alsa, üçte birlik oyla hükümet olsun. Kimsenin bir şey dediği yok. Ama “ben eze eze dediğimi yaparım” o, olmaz.