ADNAN OKTAR: Peygamberler öyle, ne güzel maşaAllah. Peygamberimiz (s.a.v) mesela hakku’l yakindi imanı. Kendinden amin olduğu gibi Allah’tan emin. Adam geliyor kılıçta bak başında, koskoca Arap kılıcı parıl parıl parlıyor. Peygamberimiz (s.a.v) yerde ağacın dibinde bir şeyle meşgul oluyor; “Ya Muhammed, şimdi seni benim elimden kim kurtaracak? diyor. Kılıcı kaldırmış havada duruyor. Peygamberimiz (s.a.v) de yerde. Boynu hazır yani Peygamberimiz (s.a.v)’in Allah muhafaza. Peygamberimiz (s.a.v) hiç kendini değiştirmeden “Allah koruyacak” diyor devam ediyor işine. Bak imana bak. Adam felç oluyor. Normalde şehit etmeye kast etmiş onun için gelmiş zaten, parayla tutmuşlar adamı suikast için gelmiş. Adam indiremiyor kolunu felç oluyor. O iman gücünden basireti, aklı bağlanıyor, tutuluyor adam. “Sen gerçekten Peygambersin” diyor ondan sonra, maşaAllah. Gücü kuvveti her şeyi gidiyor felç oluyor havada böyle, imanının gücünü görünce. Başkası olsa dehşete kapılır, birden kendini atmaya kalkar, bir şeyler yapar. Acayip sakin söylüyor Peygamberimiz (s.a.v) üstelik, “Allah koruyacak” diyor. Muhatap dahi olmuyor yani. Hakku’l yakin.
Hz. Musa (a.s) önce telaşlı ilk dönemlerde, sonra iman hakku’l yakin mertebesine geliyor. Diyorlar ki; “eyvah yakalandık” diyorlar denizin kenarında, son derece sakin “asla” diyor. Bak “asla” hem de. “Rabbim benimle beraberdir” diyor. Kızıl denizin kenarına gelmiş, arkada Mısır ordusu, dünyanın en güçlü ordusu o devirde. Hepsi müsellah kılıçlı, mızraklı, bir avuç Müslüman müminle. Deniz, böyle coşkun bir deniz. Allah esirgesin kırıp geçirirler. Yapacak hiçbir şey yok gibi görünüyor. Ya denize atlayacaklar boğulacaklar, ya ordu kesecek. Bak diyor ki; “Asla” diyor, “Rabbim benimle beraberdir.” Deniz birden çekiliyor. “Dalgalar dağ gibi oldu” diyor. Kim bilir on metre mi, sekiz metre mi. Müslümanlar büyük bir süratle karşı tarafa geçiyorlar. Asasını denize vuruyor, dokunduruyor dua ediyor; “Ya Rabbi denizi bize aç” diyor. Karşıya geçiyorlar. Son ekip geçince Firavun’un ordusu büyük bir heyecanla içeriye dalıyor. Yani Allah’ın hikmeti. Normalde temkinli olmaları lazım, ne olur ne olmaz diye. Yani kayıkları falan da var bunların, kayıkla getirebilir, başka yerden geçmeye kalkabilirler. Her halükarda istese yakalar. Yarım saat bir saat gecikmeyle de yakalayabilir. Çünkü çok süratli arabaları. Onlar yürüyerek geçiyorlar nihayetinde. Ama peşlerine takılıyorlar, tam ortaya geldiğinde, “dev dalgalar, dağlar gibi dalgalar onları yuttu” diyor Cenab-ı Allah. Firavun diyor ki; “Hz. Musa’nın ve Harun’un Rabbine iman ettim” diyor. Cenab-ı Allah; “Şimdi mi?” diyor. “Daha önce inkar etmiştin” diyor Cenab-ı Allah “şimdi mi aklına geldi?” Çünkü can boğazına gelmiş artık kurtuluşu yok. Cenab-ı Allah “seni kurtaracağım” diyor. Çünkü “kurtar beni” diyor Allah’a. Çünkü defalarca yapmış alışmış adam. Çekirge afatında, bit afatında, kan afatında hepsinde aynı sözleri söylemiş. Yine aynı sözü söyleyince kurtulacağını zannediyor. Aynı sözleri tekrar ederek her serfinde kurtuldu, defalarca kurtuldu biliyorsunuz. Orada da aynı şeyle “kurtar beni.” “Tamam” diyor Cenab-ı Allah, “seni kurtaracağım” diyor, “ama bedenini kurtaracağım sadece” diyor. İnanmıyor çünkü ahirete zaten, ruha inanmıyor. “Bedenini kurtaracağım” diyor Allah. Mesela kurtarmayacağım demiyor Cenab-ı Allah. “Kurtar beni” diyor. “Tamam, bedenini kurtaracağım” diyor. Denizin kenarına bırakıyor Allah ölmüş bedenini. Ama ruhunu alıyor. Ve cehennemin en önemli elemanlarındandır Firavun, Nemrut.