DİDEM ÜRER: Gezi eylemcilerinin polise saldırdığı anlardan birinin görüntüleri açığa çıkmıştı. Eylemciler kalkanların üzerinde polislerin arasına alev almış Molotof bırakıyorlar. Taşla saldırıyorlar ve çevre apartmanların balkonlarından polislerin kafasına onlarca saksı atılıyor. Polis sadece kalkanları kendisine siper ederek ve su sıkarak karşılık veriyor. Videosu var kısa bir bölüm, eğer isterseniz.
ADNAN OKTAR: Evet göreyim.
Evet, suç işleme serbestliği olmaması lazım. Molotofla bir insanın üstüne saldırmak, taammüden adam öldürmeye tam teşebbüstür. Yani böyle Molotof denilince sanki; Molotof kokteyli, bu bir içki kokteyli falan değil. Bir insanı öldürmek için yangın bombası. Yakarak öldürmeye yönelik bir eylem-ki, feci şekilde öldürme metodu. Bunu masum gençlik hareketi olarak görmek çok hatalı olur, çok yanlış olur.
DİDEM ÜRER: Hocam, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Taksim eylemleri sırasında yapılan operasyonlarda bomba yapımında kullanılan amonyum nitrat patlayıcı düzenekleri, fünyeler, sis bombaları, bilye ve sopalarla beş tabanca ele geçirmiş.
ADNAN OKTAR: Bunlar hiç bir şey değil. Asıl onların tedariki vardır. Polis daha kapsamlı bir araştırma yapsın. Bunlar, Türkiye çapında bir ayaklanma için hazırlık yapmışlar. Gizli silah depoları vardır, ciddi hazırlıkları vardır. Öyle üç beş silahla, üç beş bombayla konuyu geçiştirmek istemezler. Dolayısıyla çok kapsamlı bir araştırma yapılması gerekiyor polis tarafından. Bir de bu tip olayların çok iyi görüntülü tespit edilmesi gerekir. Mesela Başbakanlık önünde saldırı yapılıyor, fakat görüntü çok zayıf. Gece görüşlü kameraların olması lazım. Kimlik tespitinin çok net olması lazım. Gün gibi böyle görüntülerin tespit edilebilmesi gerekiyor. Özellikle hassas yerlerde, hassas kameralar kullanarak, suç tespitinin yapılması gerekir. Çünkü cinayete teşebbüs öyle hafif bir konu değildir.