Sayın Adnan Oktar: Mısır’ın kurtuluşu Mehdiyettir. (5 Temmuz 2013)

2013-12-05 27

DİDEM ÜRER: Devlet gazetesi El Ahram’ın haberine göre; “48 saatlik ültimatomun dolmasına az bir zaman kala güvenli bir kışlaya götürülen Mursi ve ordunun üst düzey yetkilileri arasında darbeden önce pazarlık yaşanmış. Darbenin yaklaştığını anlayan Mursi, televizyondan halka seslenmek istese de Genelkurmay Başkanı Sisi izin vermemiş. Ardından ordu Mursi’ye, ülkeyi terk etmesini, Türkiye’ye gitmesini teklif etmiş. Ancak Mursi bu öneriyi reddettiği gibi kendi rızasıyla istifa etmeye ve Cumhurbaşkanlığı görevini de bırakmayı kabul etmemiş.

ADNAN OKTAR: İşte etrafındaki insanlardan da çekiniyordur tabii, yoksa o da makule yaklaşmak ister. Ama bu kitle psikolojisinde çok rahatsız edici olaylar oluyor. Kitle psikolojisiyle ilgili ayrı bir kitap yazılması lazım. Öyle bir kitap hazırlayayım ben. Yani kitle psikolojisi mesela PKK’da nasıl etki yapıyor? Bu tip olaylarda nasıl etki yapıyor? Mısır’da zamanında yoğun bir Darwinist eğitim oldu. Onun belasını bak şimdi yavaş yavaş toplum görmeye başladı. Ekilen tohumlar hasat vermeye başladı. Ve muazzam bir nefret ruhu var. Muazzam bir sevgisizlik var. Şimdi mesela karşıtlarına bakıyoruz, adamlarda, onlarda da eşkal bozuk. Şimdi onları beğenmiyorlar. Hakikaten doğru. Cahil adamlar var, görüyorum Mursi taraftarlarında hakikaten, yani sevgi, muhabbet ve kaliteyi nadir görebileceğimiz bir yapı var. Ama karşı taraf akıl almaz vahşi, gözü dönmüş ve çok azgın bir görünümde. Ve müthiş bir sevgisizlik var. Toplumda genel olarak bir sevgisizlik var. Bunun sebebi, toplum mutlu değil. İnsanlar, Allah sevgisiyle mutlu olur, Allah korkusuyla mutlu olur, imanla mutlu olur. Bir kere ana konu yok. Onu ortadan kaldırmışlar. Sanat yok. İnsan sanatla mutlu olur. Güzel giyinen insanlar gördüğünde mutlu olur. Güzel evler gördüğünde mutlu olur. Bakıyor, Mısır evlerini görüyorsunuz fotoğraflarda, bir kahverengi, gri kir bütün şehrin üstüne hakim olmuş, korku filmi gibi. Nasıl yapıldığı da belli değil bunun. Yeşillik görmek adeta imkansız gibi. Bir sanat eseri görmek mümkün değil. Halbuki insanlar güzellik arar. Müzik de olsun, resim de olsun, heykel de olsun. Her şeyde insanın içini açacak güzellikler arar. Onları gördüğünde insan mutlu olur. Mesela güzel bir insan gördüğünde mutlu olur. Ama çirkin bir insan, çirkin derken ruhen, tavır olarak. Kıyafetiyle, giyimiyle, kiriyle çirkin olur bir insan. Yoksa gerçek anlamda çirkin bir insan olmaz. Bu nedenle mutlu olmuyor toplum. Mutlu olmayınca ya intihar eğilimi oluyor, ya saldırganlık gelişiyor. Ya kendini öldürmek istiyor, ya karşısındakini öldürmek istiyor. Bu bela buradan kaynaklanıyor. Şimdi toplumda muazzam bir gerilim var. Birçoğunda intihar eğilimi oluyor. Birçoğunda da öldürme eğilimi oluyor. “Kendimi öldüreceğime, karşımdakini öldüreyim” diyor. O sıkıntıdan kurtulmak için. Ağır baskıya insan gelemez. Mesela Müslüman kardeşler tamam, temiz insanlar, mümin insanlar. Ama dini, baskı olarak anlıyorlar. Halbuki din baskıyı kaldıran, tahfif eder. İnsanın ruhunda bir ferahlık meydana getirir. Fakat Allah’ın sevgisini baskı, yasaklar, sanattan uzak olmak, neşesiz olmak, ağlamak, üzülmek ve kendini ezmek olarak aldıkları için, toplum yeni bir acının içine daha giriyor, yeni bir rahatsızlığın içine daha giriyor. Ama Mursi’nin getirdiği sistem, hali hazırda yaşanan sistem, İhvan-ı Müslim’in sistemi, birbirini kontrol eden bir sistem olduğu için, ilerleme imkanları yok. Mesela Mursi dese ki; “Ben, tamam iktidarı bırakıyorum.” Linç ederler adamı kendi taraftarları. Türkiye’ye gelse, hain ilan ederler. Adamın kurtaracak bir yönü yok. “Koalisyon hükümeti yapalım” deseler, sıfıra gider. Kahraman olmanın dışında bir yolu olmadığı için, o da kahraman olmayı seçti. Çünkü ancak öyle aşağılanmaz. Onun dışında her yönde aşağılanacağı anlaşılıyor. Halbuki ona aşağılanmayacağı bir yolu göstermek lazımdı. Onu yapmamışlar. Ve birbirilerini de sürekli dolduruyorlar. Yani muhafazakar olmak, tutucu olmak, müziğe karşı olmak, resme karşı olmak, sanata karşı olmak. Ve sistem gittikçe kendi içinde kendini öldürüyor. Kanser gibi. Muhafazakar, gelenekçi sistem kitle psikolojisiyle kendini boğan, kanserleşmiş bir yapıdır. Kendi kendini öldürür ve kendi kendini hasta yapar, kitle olarak. Orada da bunu görüyoruz. Kitle kendi kendini hasta yapıyor. Yoksa Mısır kısa sürede cennete çevrilebilecek, her türlü imkanı olan, çok neşeli, mutlu insanların yaşadığı bir ülke haline getirilebilir. Birkaç ayın içerisinde bu olabilir. Bir anda sevinç ortalığı kaplayabilir. Ama bakın şimdi kendilerince bir beladan kurtuldular. Ama yeni, daha şiddetli, daha çetrefilli bir belanın içine girdiler. Adam öldürme uzmanlarının eline geçtiler şu an. Çok daha korkunç onlar için. Ve belirsizlik var. Belirsizlikte insanlar daha da korkar, tedirgin olurlar. Geleceği hakkında kanaatleri yok. Yine korku şiddetli olmuş oluyor. Dolayısıyla pek iç açıcı değil durumları. Her yönden Mehdiyet’e muhtaç olduk