DİDEM ÜRER: Hüsnü Mübarek geçtiğimiz yıl ömür boyu hapse çarptırılmıştı. Ama tahliye kararı çıktı Mübarek hakkında.
ADNAN OKTAR: Ordu yapmış demek ki. Normalde ona müebbet düşünüyorlardı hatta asmayı düşünüyorlardı, evet. Şimdi Mursi’ye muhtemelen müebbet verirler. O da dışarıda veyahut başa da geçirebilirler onu. Evet.
Halbuki, Mursi sanata, müziğe, dansa, estetiğe, güzelliğe, neşeye, demokrasinin bütün güzelliklerine kapıyı açmış olsaydı, onların oyununu bozardı, İslam çığ gibi yayılırdı Mısır’da. Yepyeni bir kafayla, yepyeni bir anlayışla, modern İslam anlayışıyla, sahabe İslam anlayışıyla ortaya çıksaydı, Nil’in iki kenarına da cennet gibi olsaydı, turistler de gelseydi, Avrupa’ya açık olsaydı, çok modern güzel bir Mısır inşa etmiş olsaydı, her yerde müzik var, her yerde dans da var, eğlence var, gıcır gıcır çok şahane camiler yaptırsaydı, Arap mimarisinin nefis eserleri çok çok güzel, çok güzel modern başı açık kızlar, başı kapalı genç kızlar olsa, güler yüzlü, kaliteli, kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi darbe yapmak. Öyle bir konumda ne baltacısı ne tahtacısı ortaya çıkardı, hiç bir şey olmazdı. Ordu da alkışlardı, konu biterdi. Ama bu bağnaz, tutucu, geleneksel, gelenekçi İslam anlayışını bakıyorum, dünyanın her tarafında kaynatıp kaynatıp önümüze getiriyorlar. Televizyonlara da bakıyorum yine bağnaz kafada bağnaz tipler çeşitli büyük televizyon kanalları bile yapıyor bunu klasik ünlü bağnazları ortaya çıkarıp aynı bağnaz, açmaz, bayat izahları, tekrar tekrar onları süslü izahlarıyla millete dayatıyorlar. Ölü sistemi yeniden kaynatıyor, sürekli ölü sistem kaynatıcısı olmuşlar. Siz Abdülhamit Dönemi’nden beri yapıyorsunuz bunu, sürekli yineliyorsun. Niye aynı şeyi yaparsın? Sürekli aynı şeyi konuşuyor. Bağnazların şekli, şemaili, ağzı, yüzü değişiyor, süslü konuşmaları değişiyor ama kaynak aynı, mantık aynı, üslup aynı; kadının kafası mutlaka örtülmesi gerekiyor, müzik olmayacak, dans olmayacak, resim olmayacak, heykel olmayacak, güzel sanatlar olmayacak, mimariyi zaten çok lüks görüyorlar, turistler gelmeyecek, cıvıl cıvıl bir hayat olmayacak, içine kapalı, badem bıyıklı, beyaz çoraplı bir hayat olacak. O mağlup oluyor Avrupa bundan nefret ediyor, Amerika bundan nefret ediyor, kökeninde bu var başka bir şey yok. Bağnazlığı, kiri, sanattan, estetikten uzak olmayı, imanın bir şartı olarak gösterdiler. Mesela müzik dinliyoruz, adam küfür alameti olarak görüyor, başını açıyor bir hanım, küfür alameti olarak görüyor. Heykel, resim zaten küfür alameti olarak görüyor. “Masada oturalım” diyorsun, “o da küfür alameti” diyor. Allah Allah, çatalla kaşıkla yemek yeme “o da küfür alameti” diyor. Gülüyorsun, “o da küfür alameti” diyor. Hanımlar makyaj yapıyor, “o da küfür alameti” diyor. Hanımlar blue jean giyiyorlar, diyor ki “Amerikan haydudunun giydiği pantolonu giyme bacım” diye böyle “Amarikan” diyor bir de. “Amarikan haydudunun geydiği pantolonu neye geyiyorsun?” diyor. Bayılıyorlar, dinliyorlar, Amerikan haydudu giyiyormuş onu. Allah akıl, fikir versin. Çok itici bir Müslüman tipi meydana getirdiler. Kavgacı, sevgisiz, merhametsiz, etrafındakileri dışlayan, başörtüsü olmayanlara nefretle bakan hepsi için demiyorum da epey bir bölümü böyle. Müzik çok büyük bir nimet, kadına düşman olan bir sistem, hiçbir şekilde başarılı olmaz. Kadını yarım varlık olan gören sistem, başarılı olmaz. Allah belasını verir, Allah verir belasını. İnsanlar belayı verdi zannediyor. Allah veriyor belayı, insanı vesile eder Allah. Sen resme karşısın, estetiğe karşısın, güzel olan her şeye karşısın. Kardeşim “gülme”, gülmeye, insanın bir güzelliği on karşısın sen.