Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri çok fazla iftiraya uğramıştır.

2013-12-04 1

ADNAN OKTAR: Bak şimdi açtım Risale-i Nur’u da, daha hala sayfayı çeviriyorum, Bediüzzaman’a atılan iftiraları anlatıyor, Risale-i Nur’da Şualar’da. 73-74-75 daha hala devam ediyor. Veli insanlara, Allah yolunda olan insanlara ne kadar çok iftira atılacağını gösteriyor. Bediüzzaman da bunlara tek tek cevap vermiş. Bak devam ediyor hala 79-80-82-87-89 hayrettir yani yaşlı kendi halinde bir Müslüman’a. 90 iddiaya cevap vermiş, 90 hakarete, 90 ayrı iftiraya, 90 ayrı çeşit iftira ve hakaret. 90 artık düşün, bir tane, iki tane, on tane değil, maşaAllah. 90 hakaret ne demektir; cennette ona belki 90 milyar sevap. 9 tane olsa, çok daha düşük olurdu, bir tane olsa çok daha düşük olur. Ama 90 tane olunca iftira sevabı da çok büyük oluyor. Dünyadayken de Cenab-ı Allah ona, Bediüzzaman’a kerametler nasip ediyor, harikalar nasip ediyor, işlerini rast getiriyor. Bak, sağlıkla sıhhatle kendi haline tek başına bir insan. Hiçbir hastalığa yakalanmadı elhamdülillah. Ne kanser, ne ülser hiçbir hastalığa yakalanmadı, gayet sağlıklı ve dinç olarak İslam’ı Kuran’ı gayet güzel anlattı, Risale-i Nur’u tamamladı. Risale-i Nur’lar evlerde okunmaya başlandı. Ondan sonra Allah vazifesi bittiği için canını aldı. Bak, vazifesi bitmeden canını almıyor. Kaç defa zehirlediler hiçbir şey olmadı. Normalde yaşlı bir insan, cezaevinde biri vurup ölebilir, üşütür ölür. Zatürree olur ölür, yaşlı-başlı adam. Kimse ilgilenmez zaten hapishanede. Kalbi durur ölür. Allah istese hastanelik de ederdi Bediüzzaman’ı, hiç hayatında hastaneye yatmamış hiç. Ve bak daha da ilginci, hayatında hiç muayene olmamış. Hiç doktor kabul etmiyor, hiçbir şekilde. Gayet sağlıklı. Herkes hafta sekiz gün dokuz doktora gider değil mi bir insan? İşte şudur budur falan gider. Hayatında doktora gitmiş birisi değil, hastaneye hiç gitmiş değil. Gayet sağlıklı olarak çok ileri yaşlara kadar yaşadı. Risale-i Nur Külliyatı’nı tamamen bitirdi, herkes anladı-dinledi, dershanelerde anlatılmaya başlandı. Hatta “Türkçe basalım” dediler, onu da kabul eti Bediüzzaman, şu haliyle orijinalini getirdiler Bediüzzaman’a sundular, onu da gördü. Yani hepsini yapmış oldu bitirdi, vazifesini bitirince Cenab-ı Allah sebepsiz canını aldı. Yani hastalığı öldürücü bir hastalık değil, üşütme. Ondan vefat etti. Halbuki çok daha önce olur yani. Verem olur, zatürree olur, akla hayale gelmedik her şey olabilirdi. Zatürreeden ölüm çok çok kolay bir ölümdür, yani rahatça rastlanacak bir şeydir. O devirde koruyanı kollayanı da yok. Çok iptidai şartlar var, çok soğuk cezaevinde ölür. Hiç bir şey olmadı. Sürekli Allah’la bağlantı halinde, çok dindar, sürekli Allah’ı anıyor. Şeriatın bereketi, Kuran’ın bereketi. Şeriata sıkı sıkı tutunduğu için, koyu dindar olduğu için, Allah ne istiyorsa her müşkülünü halletmiş. Her türlü rahatsızlığına dua ediyor, Allah geçiriyor. Sırf şu bile çok büyük bir harikadır, şu husus bile çok büyük bir harikadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in de mesela öldürememeleri, şehit edememeleri; o da onun mucizesidir. Mekke müşrikleri “aman aman aman” dediler, çok acayip bir tehlike olarak gördüler. Çok büyük bir tehlike olarak gördüler ama hiçbir şey yapamadılar. Şimdi de ahir zamandayız, Allah çeşit çeşit lider yaratıyor, kimi başka türlü, kimi başka türlü. Mesela ahir zamanın şu an liderleri devredeler ama hiçbirine Allah dünyayı düzeltme gücü vermiyor. Dünyayı düzeltme kudreti vermiyor. İslam’ı birleştirme gücü-kudreti de vermiyor hiç birine, ne yaparsa yapsınlar. Mesela Abdülhamit’e de nasip olmadı, hiç kimseye nasip olmuyor. İllaki sahibine. Allah 1400 sene bekletiyor dünya hakimiyetini, sırf Hz. Mehdi (a.s) için. İstese Memlüklüler devrinde de olurdu, Gazneliler devrinde her zaman, Osmanlı devrinde. Osmanlı çok rahat dünyaya hakimi olabilirdi. Allah nasip etmedi. Osmanlı ta Avrupa’nın ortalarına kadar girdi. Cenab-ı Allah istese başından sonuna kadar. Ortasına gelmişiz artık bitmiş bir şey kalmamış yani. İspanya’yı falan her yeri alırdı. Ama Allah nasip etmedi. İllaki Hz. Mehdi (a.s).