Atatürk ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünün anlamını açıklamıştır.

2013-12-02 901

ADNAN OKTAR: Şimdi ne mutlu Türk’üm deyince, Atatürk’ün dediği anlamda bir Türk milliyetçiliği var. Atatürk söylüyor onu, “ne mutlu Türk’üm diyene.” Ama “Türklükten de şunu kastediyorum” diye açıklıyor. “Türkiye sınırları içerisinde Türk’üm diyen herkes Türk’tür” diyor. Peki ben buna ne mutlu dediğimde, bunda kaybedecek ne var? Yanlış olan nedir? Bunu Ermeni de söyleyebilir bunu, Rum da söyleyebilir, Türk de, Laz da, Çerkez de, hepsi “ne mutlu Türk’üm diyene” diyor. Yani Ermeni olan da o memleket sınırları içerisinde bulunmaktan iftihar ediyor. Mesela diyor ki adam, “ne mutlu Fenerbahçeliyim diyene” diyor. Ne var bunda? Rum da Fenerbahçeli oluyor, Ermeni de Fenerbahçeli oluyor. Herkes Fenerbahçeli olur. Türk de Fenerbahçeli oluyor. “Ne mutlu Fenerbahçeliyim” deyince bu bir anormallik değilse, “ne mutlu Türk’üm diyene” bu da bir anormallik değildir. Güzel bir şey bu. Türkiye’deki insanların, bu milletin insanlarının birbirini sevmesi. Başka milletleri sevmiyor mu? Hepsini seviyor. Zaten söylüyor, “hepsini seviyorum” diyor. “Rum’u, Ermeni’yi, Çerkez’i, Türk’ü, hepsini seviyorum” diyor. “Hepsini kardeş görüyorum” diyor. Atatürk onun ne anlama geldiğini açıklamış. O çok samimiyetsiz. Dil konusunda da bölünme olmasın, fitne olmasın diye alınmış geçici bir tedbirdir o. Yani yeni kurulmuş cumhuriyet, çok tehlikeli bir dönemden geçiliyor. Birçok tedbir alınmıştır cumhuriyetin yıkılmaması, devletin yıkılmaması için. Ama şu an daha rahat ortam, daha demokrasinin, özgürlüğün rahatça uygulanacağı bir ortam var. Dil öğreniyorsa iftihar ederiz. Çerkezce öğrensin, Lazca öğrensin, Kürtçe öğrensin güzel. Ama ana dil Türkçe olsun ki, rahat bağlantı kuralım. Hatta Türki devletlerde Türk lehçesi yayılsın ki, tek bir lehçe rahat bağlantı kuralım. Birlikte rahat yeriz, içeriz, eğleniriz. Tek bir dilin olması kolaylık, güzellik. Yani bu bir konfordur. Ayrı ayrı diller olsa, çok zor durumda kalırız. Nasıl ne yapacağız? Diyarbakır’a gittik, anlaşamayız. Başka yere gittik, anlaşamayız. Olur mu öyle şey?