Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'deki canlı sohbeti (3 Kasım 2013; 21:30)

2013-12-01 3

DAMLA PAMİR: Bir tanem canım aşkımın sohbetine başlıyoruz.

ADNAN OKTAR: Didem Hocam buyurun.

DİDEM ÜRER: Başbakan Erdoğan istişare toplantısının kapanışında konuştu bugün. Başlıklar özetle şöyleydi: “Her söz, her görüş, her öneri bizim için eşi bulunmaz değerdedir. Herkesin aynı düşündüğü bir dünya takdir edersiniz ki sıkıcı, renksiz, tekdüze bir dünya olurdu” dedi. “Bizim belli ilke ve sınırlarımız var ama bu başkalarını dinlememize engel değil. Politikalarımız herkesi kucaklayacak şekilde oluşturulmuştur. Bize oy vermeyenlerin hukukunu savunmak için, istişarelerimizi artırarak sürdüreceğiz” dedi.

ADNAN OKTAR: Güzel. Üslup daha iyi olmuş, aranan bu. “Bunu daha geliştireceğiz” diyor, o zaman bu daha da iyi. Evet, bu üslup hayati. Hükümetin bel kemiği bu. Bu üslubun sürekli gündemde tutulması, sürekli geliştirilmesi, sürekli hayata uygulanması çok önemli.  

DİDEM ÜRER: Hocam, şöyle devam ediyor konuşmasına Başbakan: “Birileri bize ‘susun konuşmayın’ diyor. Allah aşkına susarsak, yüreğimizde hissetmezsek yarın biz Hz. Hüseyin (r.a)’ın yüzüne nasıl bakarız? Bizim her meselede safımız bellidir. Biz hiçbir zaman Yezid’lerin safında olmadık. Bundan sonra da Hz. Hüseyin (r.a)’ın safındayız” dedi.

ADNAN OKTAR: Güzel olmuş, güzel söylemiş. Mazlumdan yana, iyiden yana, zalimden yana değiliz diyor. Evet, bu Alevi kardeşlerimize de güzel bir mesaj olmuş.

Diyorlar ki: “Alevi karşıtı Başbakan.” Bakın, eğer koyu Sünni, bağnaz Sünni mantıkta olsa Yezid’den yana olurdu. Yani bağnaz, Sünni’nin bağnazı olsaydı. Çünkü Yezid’e laf söyletmez bazı Sünniler. Ama bak Başbakan hakkı söylüyor. “Ben o adamı sevmiyorum” diyor. “Hz. Hüseyin (r.a)’ı seviyorum” diyor. Yerini almış, güzel.

Evet, dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Hocam, “Türkiye olarak safına bakmadan, inancına, diline, derisinin rengine bakmadan, özellikle de mezhebine bakmadan dünyanın her yerinde sadece hakkı savunmaya devam edeceğiz” dedi aynı zamanda. “Eğer bugün Mısır’da oyları hiçe sayılanlar kendilerine darbe yapılanlar olsaydı, Türkiye onların haklarını da savunacaktı” dedi.

ADNAN OKTAR: Evet, genelinde üslup iyi. Başbakan orada konsepti tam yakalamış. Bu mantıkta giderse zaten tamamdır. Sünni’nin iyisi iyidir, ama bağnazı kötüdür. Yoksa Sünniler güzel insanlardır. Şiiler de öyle, Şii’nin iyisi iyidir. Mesela bak, “kardeşiz” diyor, “muhabbet ehliyiz” diyor, “Sünni-Şii hep beraberdir” diyor. Bu gerçek Şii. Ama bir de Şii’nin hasta olanı vardır. Sünni’den nefret eder, Vahhabi’den nefret eder, herkesten nefret eder. Onlar da hasta olanlar.

Evet, dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Hocam, bir de siz “Türkiye’nin dış politikada özellikle taraf olmaması önemlidir” diye daha önceden de açıklama yapmıştınız. Başbakanımız bu konuda da söyledi: “Biz bîtaraf olamayız. Bîtaraf olan, bertaraf olur. Biz her zaman haklının hakkın yanında olduk” dedi. “Kim haksız konumda olursa onu savunuruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Yani herkesi kucaklarız. “Bîtaraf olan bertaraf olur.” Bediüzzaman’ın sözüdür bu. Bediüzzaman’ın o güzel sözünü alması da bir işaret. O da iyi. Ama mesela Mısır; Mısır’da biz İhvan’ı koruruz, şefkat duyarız. Ama yüzde ellilik bir kitle var karşılarında, ordu var; onları da koruruz, onlara da şefkat duyarız. Onların da doğru, haklı yönleri var. İki tarafın da doğru haklı yönleri var. O doğru haklı yönleri hepsinden toplarız, hepsini uygularız. Mesela bak, yüzde ellinin yüzde yirmi beş yahut yüzde otuz doğru yönü var. Diğer yüzde ellinin de yine yüzde otuzluk doğru yönü var. İki yüzde otuzu birleştiririz yüzde atmış yapar. Kırkı da biz ilave ederiz, eksik olan o bölümü de biz ilave ederiz, eder yüzde yüz. Hepsine sevgiyle bu güzelliği uygulamış oluruz.

Badem şekerim çok çok güzel ama asıl imanları, çok imanlılar, maşaAllah hepsi. Yüzlerine ışık şeklinde yoğun bir nur geldi Allah’tan. Ama çok yoğun açıkça. Mesela sokakta bakan hemen görülür, anlaşılır müthiş bir nur var. İman nuru, iffet nuru, maşaAllah. Çok çok yakışıyor, o apayrı bir cazibe ve üstünlük. Çünkü çok değer vermeye sebep oluyor, çok saygı duymaya sebep oluyor. O zaman etkiniz kat kat fazla artıyor. Yoksa bazen görüyorum böyle, çok çirkin bir tabir ama doğru bir tabir; kaşar hanımlar var. Aman Allah’ım ne kadar tiksinti verici. Televizyona çıkarıyorlar bazen görüyorum, her yönden korkunç. Görünümü korkunç, kokusu korkunç, üslubu korkunç. Bir de yakından zoom yapıyorlar öyle tiplere, insanın kanı iliği çekiliyor. Çoluk çocuk seyrediyor millet, yapmayın etmeyin. Zorunuza ne oldu?

Didem Hocam dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Hocam, istişare toplantısında konuşan Başbakan aynı zamanda yine, “23 Nisan 1920’de meclisin açıldığı gündeki Türkiye’dir. Yeni Türkiye 76 milyonu bir, b