Enfal Suresi, 62-64 Ayetlerinin Tefsiri

2013-11-27 2

ADNAN OKTAR: Enfal Suresi, 62 Şeytandan Allah’a sığınırım. “Onlar, seni aldatmak isterlerse, şüphesiz Allah sana yeter.” Ne demek? Şimdi aldatma yapıyor mu adam? Aldatmayı ne zaman yapmış? Daha annesinden doğmadan yapmış. Allah ne demek istiyor “Allah yeter” derken? “Benim kontrolümde seni aldatırlar” diyor. “Ben yaratıyorum onların yaptığı aldatmayı” diyor. “Bütün güç Bende. Dolaysıyla onların müstakil bir varlık olarak görüp sakın korkma, tedirgin olma. Onlar kendilerine göre aldattığını zannederler, Aslında aldatamazlar. Kontrol Benim elimde” diyor Allah.

“O, seni yardımıyla ve mü'minlerle destekledi” diyor, bak açıkta. “O, seni yardımıyla ve mü'minlerle destekledi.” “Ve onların kalplerini uzlaştırdı.” Müminlerin kalplerini uzlaştırdı. İnsanların kalbinin uzlaşması o kadar zordur ki. Her biri ayrı bir alemdir. Yani kavgaya çok yatkındır insanlar, anlaşmazlığa çok yatkındır. İnsanlar hep kendi aklını beğenir. En iyi ben bilirim kafasında olurlar, birçoğu öyledir. “ Ve onların kalplerini uzlaştırdı.” Kalplerin uzlaşması bir mucizedir. Yani müminlerin kalplerinin, o kadar çok insanın kalbinin uzlaşması mucizedir. Çünkü ufacık bir toplumda bile kaç parçaya ayrılıyorlar görüyorsunuz. Şuanda bile Müslümanlar sırf Suriye’de 1000 küsurluk parçaya ayrılmış vaziyetteler. Uzlaşmıyor kalpleri. “Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile,” “Onlara para versen, ev alsan, elbise alsan, yiyecek alsan yine uzlaşmazlar, yine birbirleriyle uğraşırlar” diyor Allah. Hakikaten çok çetindir insanların ruhu. Büyük bölümü öyledir.” Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalplerini uzlaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” “Hükmü Ben verdim” diyor Allah ve hikmet. “Her şeyde bir hikmet vardır” diyor Cenab-ı Allah. “Ey Peygamber, sana ve seni izleyen mü'minlere Allah yeter.” “ Sen tevekkül et” diyor Peygamberimiz (s.a.v)’e ama bak, “seni izleyen müminler de tevekkül etsin. Hepinize ben yeterim” diyor Allah. Şimdi insanlar Peygamber (s.a.v)’in tevekkül etmesini esas olduğunu düşünüyorlar. Mesela diyor ki Peygamber tevekkül et. Tamamda, asıl müminlerin de tevekkül etmesi önemli. Çünkü müminlerin morali bozulursa, Peygamber (s.a.v)’in işi çok zor olur. “Hepinize Ben yeterim” diyor Allah. “Ey Peygamber, sana ve seni izleyen mü'minlere Allah yeter.” Yani “hepiniz birden Bana tevekkül edin” diyor. Tevekkül en büyük konfordur. Mümin gece gündüz Allah’tan tevekkül isteyecek. Tevekkül, mesela diyor ki; “içim sıkıldı” Niye? “Tevekkül edemedim.”  “Ağladım” diyor. Niye? Tevekkül edemediğinden.  “Endişelendim” diyor. Neden? Tevekkül edemediğinden. “Korktum” diyor. Tevekkül edemediğinden. Bütün ruhi sıkıntılar, bütün ruhi azapların tek nedeni vardır, bereketsizliğin, uğursuzluğun tek sebebi vardır; tevekkülsüzlüktür.  İnsanı acayip çökertir. Kahır meydana getirir insanda ve yaşlandırır tevekkülsüzlük. Kemiklerini eritir, beynini eritir, vücudunu çökertir. Kavurur insanı, içine geçirir. Ama tevekkül, insana nur verir, ferahlık verir, harikalar verir. İşleri rast gider. Mesela Hz. İsa (a.s) çok tevekküllü. Roma ordusunun subayları beraber Yuda İzaryot kendi talebesi önde, Hz. İsa (a.s)’ın bulunduğu odaya doğru paldır, küldür koşarak geliyorlar. Cenab-ı Allah Hz. İsa (a.s)’ın gözünü bir kapatıyor, bir açıyor Allah’ın yanında. Bir kapatıyor, bir açıyor geri dünyada. Aradan iki bin sene geçiyor. Ayette diyor ya; “Bir gözü açıp kapatmak kadardır” diyor ya ayette. Aynı zamanda ona işaret o. Ne güzel Allah’ın katında iki bin sene sonra bela, pislik, rezillik temizlendikten sonra geri dünyaya dönüyor. “Ben neredeyim” diyor, İbranice, anlamıyorlar tabii etrafındaki insanlar. Diyorlar; “Bir insan var ama yabancı dilde konuşuyor. Ailesi nerede bunun?” diyorlar. “Tanıdığı var mı?” Soru soruyorlar, tanımıyor. Bakıyorlar olacak gibi değil, İbranice bilen birini arıyorlar. Bir İbranice uzmanı, o diyor; “İbranice konuşuyor.” Sonra ona İngilizce konuşmak, Fransızca konuşmak, Türkçe, Arapça konuşmayı öğretiyorlar. Bakıyorlar çok yetenekli, anında öğreniyor, sonra “olsa olsa” diyorlar “bu, İsa Mesih’tir.” Kendisinin de öyle bir iddiası yok. “Olabilirim” diyor Hz. İsa Mesih (a.s). “Çok benziyorum” diyor, “Allahualem öyle” diyor. Çünkü annesi, babası yok. Harika halleri, vahiy de alıyor, duyuyor ama açıklayıp, hüküm verme yetkisi de olmadığı için “herhâlde öyle” diyor, “Allahualem öyle” diyor. Hz. Mehdi (a.s)’da öyledir